Kategori: Politika & Gözlem

Politika

Rachel Corrie adında bir kız geçti bu dünyadan

Rachel bize vicdanı öğretti.
Cinsiyeti, dili, dini, rengi, ırkı ne olursa olsun; Gazze’li çocuklardan Vietnamlı kadınlara, Diyarbakır’dan Somali’ye dünyanın her yerinde vicdan sahibi herkesin bir gün aynı şarkıyı söyleyeceklerine inanmaktır vicdan.
Dünyamızı, şehrimizi, evimizi, kalbimizi, zihnimizi açık hava morguna çevirmek isteyenlere karşı vicdanını siper etmektir vicdan!

16 Mart 2016

Dünyanın Son Sözü Kıyamettir!

Çocukluğumda dünyanın son sözünün kıyamet olduğunu öğrenmiştim.
Bana kıyameti annem öğretmişti. “Kıyamet dünyanın sadece son günü değil, aynı zamanda dünyanın son sözüdür”.
O gün bugündür dünyanın son sözünü söyleyeceği güne ömrümün “muhtemelen” yetmeyeceği ümidiyle korkularımı azaltıyorum.
Henüz çocukken, 80 darbesi olmuş. Sağ-sol çatışmalarında akrabalarımız birbirlerini, köylerde kendilerince kurdukları komitelerin idam sehpalarına gönderirken 3 yaşındaymışım. Kardeş kardeşe kurşun sıkıyor, ne olduğunu kimsenin bilmediği korkunç kinler büyütülüyor, korkular hayatı işgal ediyormuş. Evlerde gaz lambaları erkenden söndürülüp hedef olmaktan kaçınılıyormuş. O yaşta farkında değildim, ama o tedirginlik beni de çok etkilemiş. Anneme kendimi bildiğim gün o kara yılları sorduğumdaDünyanın son sözü söylediği gün, kardeş kardeşi tanımaz oğlum, herkes kendi derdine düşer; korkma!” diyerek beni teselli etti.

11 Şubat 2016

Darbeler ve Cellat Kabusları

Cellât uyandı yatağında bir gece “Allah’ım!” dedi ” Ne zor bilmece: Öldürdükçe çoğalıyor adamlar Ben tükenmekteyim öldürdükçe… ataol behramoğlu Doğduğunda bir Çingene çadırına açmıştı gözlerini. […]

12 Eylül 2015

Büyük Tahammülsüzlüğümüz ve Ortadoğu’ya Hoşgeldin

Türkiye hem coğrafi konumu hem de iç dinamikleri bakımından dünyanın stratejik değeri en yüksek ülkelerinden biri, belki de birincisidir. Bu durum öyle bir noktada durmamızı sağlıyor ki yükselmeye de düşmeye de eşit uzaklıktayız. Balkanlar’dan başlayıp Rus, Türkmen Coğrafyası ve hatta Çin içlerine kadar ırk; Afrika’dan başlayıp Doğu’ya kadar din merkezli bağımız var. Bunun doğru yönetilmesi halinde, sadece bölgesel bir güç olarak değil, bölgeler arası söz sahibi olabilecek güce dönüşme potansiyeline sahibiz. Geçmişte örneği olmasına rağmen bugün dillendirilmesi bile ütopik gözüken bu potansiyelin vücut bulması ne bölgesel güçlerin ne de küresel güçlerin istediği bir şey. İster aynı dinden, ister aynı ırktan olsun; ister müttefik, ister düşman olsun tarihsel bağlarını kuvvetli tutmuş ya da az gelişmiş ülkeler dışındaki ülkelerin tamamı bu durumdan rahatsızlık duymaktadır. Bu noktada ülkemizde başta din ve ırk olmak üzere birçok maddenin de parçalara bölündüğünü söylemeliyiz. Açıkçası süper güç ile müttefik(!) olduğumuz sürece böyle bir şeyin de olmasına gerek yoktur. Hiçbir süper güç, kuvvetli bir müttefikinin bölünüp aynı parçadan karşısına bir aktörü daha muhatap tutmak istemez; fakat o ülkenin çok büyüyüp yarın kendi kontrolü altından çıkmasını da istemez. Bunun için zaman zaman destekler, zaman zaman da frenler. Bu topraklar üzerinde yakın ve orta vadede fiziki bir bölünme öngörümüz yoktur. Aslında buna gerek de kalmamıştır. Zaten zihinsel anlamda onlarca parçaya bölünmüş bir fotoğraf karşımızda durmaktadır. Din üst başlığı altında cemaatler, mezhepler; ırk üst başlığı altında etnik ve mikro milliyetçilik; siyaset üst başlığı altında ölümüne savunucu partizanlar; spor üst başlığı altında fanatikler ve daha nice üst başlıklar ve dalları. Kendimizi bölmek için yeterli ortam ve bol miktarda düşünceye zaten sahibiz. Buna rağmen ülkemizde fiziki anlamda ırk üzerinden operasyonlar yapılmasına rağmen istenilen sonuca tam anlamıyla ulaşılamamıştır. Kürtleri temsil iddiasında bulunan silahlı unsurlar, yıllarca mücadele sürdürmesine rağmen Kürtler nezdinde tam anlamıyla karşılık bulamamış ve bize göre –şimdilik- bu damar tasfiye edilerek yerine din/mezhep üzerinden yeni bir harekât faaliyete geçirilmiştir. Tarih boyu çeşitli provaları yapılan bu girişim, artık yeni Türkiye’nin kucağına bırakılan/bırakılmak istenilen felakettir. Bu aslında bir anlamda hamisi olmaya, ‘abisi olmaya çalıştığın Orta Doğu’ya hoş geldin’ mesajıdır.

27 Haziran 2015

Sedyeler Kirlensin

​Y​azık demek ne değiştirir​,​ bilmiyorum ​.​
​G​ünah demek, yazık oldu demek, kader demek, gözyaşı dökmek, karalar bağlamak, bayrakları yarıya indirmek ne değiştirir, bilmiyorum. İçimizin yangınını, maden ocağını hangi müjde söndürecek bilmiyorum.
​K​albimizin ateşini, gözümüzün yaşını…

Kör kuyularda ışıksız, nefessiz kalanların yardımcısı olsun Allah.
Sabırla, umutla müjde bekleyen bütün Türkiye’ye geçmiş olsun.

13 Mayıs 2015

Aliya ve Mladiç! – 1995 Bosna Hersek

Aliya ve Mladiç! 1995 yılının yaz aylarında Srebrenica’da Sırp askerlerine dönerek “Bu sizin hayat boyu karşılaşacağınız tek şanstır. İyi değerlendirin.” diyordu Ratko Mladic. Ratko Mladic’in […]

19 Ekim 2014

Şehre Ruhunu Kat

Şimdi yaşadığımız şehre bir bakalım:

İstanbul, yerleşim tarihi 300 bin, kentsel tarihi yaklaşık 3000, başkentlik tarihi 1600 yıla kadar uzanan Avrupa ile Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan bir dünya kentidir. Şehir çağlar boyunca farklı uygarlık ve kültürlere ev sahipliği yapmış, yüzyıllar boyu çeşitli din, dil ve ırktan insanların bir arada yaşadığı kozmopolit ve metropolit yapısını korumuş ve tarihsel süreçte eşsiz bir mozaik halini almıştır. Uzun zaman dilimleri boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran dünyadaki ender yerleşim yerlerinden biri olan İstanbul geçmişten günümüze bir dünya başkentidir. İstanbul’un tarihi ana hatlarıyla beş büyük döneme ayrılabilir: Tarih öncesi dönem, Byzantion dönemi, Konstantinopolis dönemi, Konstantiniyye dönemi ve İstanbul dönemi.

29 Mayıs 2013