Yeni Nesi Var Yeni Yılın?
Yeni Nesi Var Yeni Yılın?
Her şey eskisi gibi sürüp gidiyor.
Yeni yıllar, dünya hengâmesine dalıp hep yenilen -yine yenilen, hep kırılan -yine kırılan insanoğluna taze bir müjde, yeni bir bahar gibidir. İnsanoğlunun yeni olan her şeye eski hayâl kırıklıkları yüzünden daha fazla umut bağlaması ve heyecanla başlama isteği de bu yüzden.
Her sırra erdiğini düşünen insan ‘yeni yıl’ ile değil, başucuna bırakılan beklentilerden, sokaklarda benliğine doldurulan isteklerden, gerçek ihtiyaçları dışında kendisini -olmadığı ‘biri’ yapmaya- çalışanların şerrinden korundukça iyi olacağı sırrına eremiyor.
Hâlbuki insan, yeni bir yıla girmekle değil, ne kadar az şeye gereksinim duyduğunu ve yaşamak için bu kadar tükenmeye/tüketmeye gerek olmadığını anladığı gün daha mutlu olacaktır.
Haber bültenleri, gazeteler, magazin, moda, vitrinler, AVM’ler, hatta sokak satıcıları bile ihtiyacımız olmayan bir ‘yeni’ yapıştırıyor alnımızın çatına. Sonunda ‘bir ışık aramak, karanlıktan kendini kurtarmak’ gerektiğini bile unutuyor insan. Adı ‘yeni’ olan her şey en çabuk eskitilen “şey” oluyor. Şu gün şöyle davranılacak, yeni yıla şöyle girilecek, akşama ne yenecek, bugün ne giyilecek, nasıl oturulup kalkılacak ne yapılıp ne yapılmayacak…
Her türlü kirli plan, tiksindirici bir tören havasında “mutluluk budur” dayatmasıyla pazarlanıyor.
Zaman, emek, kalp, akıl, sağlık, maneviyat ve duygular bile pazarlanıyor.
Aralık bitiyor ve hiç mola vermeden Ocak’ta buluyoruz kendimizi.
-Hiç mola vermeden yeni bir yıl nasıl olsun?
Hiç kesintisiz ve her dakika üzerimize hücum eden bir hayatın meydan okumasını görmezden gelerek ‘yeni’ bir şeyden nasıl bahsedebiliriz?
Hiçbir mevsimin kendine benzemediği, hiçbir duygunun sınırlarının kalmadığı dünya ile yeni bir şey nasıl kurgulanır?
Aklın içi deniz…
Kalbin içi korunaklı bir koy…
Yıllar ömrünü tüketse de insanın, vaktin sağlamasını yapamıyor vicdan.
Gök, yüzümüze bakmasın diye denizlere doluyor maviler…
Göğün altı kırmızı, göğün altı kan!..
Aynalar nasıl baksın ki yüzümüze?
İnsan en çok aynaya bakarken kaybediyor kendini; bir maske kuşanıp kötülük üretiyor. Sahte bir yaşamın içinde yoksul insan ‘zengini’ oynuyor, zengin insan ‘yoksulu’…
Hasta insan kendisini ‘sağlam’ yerine koyuyor, zayıf insan ‘güçlü’ yerine…
Bu aldatmaca karanlığının içinde herkes, gönlü ne çekiyorsa o şekilde -gerçek yaşamda yaşamadığı ve yaşayamayacağı- ne varsa, sahte bir hayat üzerinden hüküm sürüyor.
Bu yalancı yaşamın içine dalmak o kadar büyük bir hayâl ki insana gerçek yaşamını unutturuyor.
İnsan ümit ediyor; ama eskidiğini unutuyor.
Her şeye, her yeniye hemen alışıyor insan ve hızlıca unutuyor.
Sahi insanı insandan koruyacak ne var ki?
Kıyım olmadan yeni bir çağ mı açtı insan?
Toplar, tüfekler yok mu oldu ‘Ocak’ ayı girince?
Yeni yıl bu mu?
Nükleer çalışmalarını rafa mı kaldırdı büyük devletler?
Açlık mı bitti, sömürü mü azaldı; tecavüz mü, cinayet mi, cinnet mi azaldı?
Şiddet mi, tükenmek mi, tüketmek mi azaldı?
Savaşlar mı bitti?
Bize, küçükken ‘uyuyup uyandığımızda her şeyin geçeceğini’ söylerlerdi; ama bakın, uyuyup uyansak da geçen bir şey olmayacak.
Üstelik güzel bir türkü bile değil yeni yıl.
Baharı, ırmağı, ağaçları, şarkıları ve çocukları hatırlatacak bir türkü bile değil.
Bildik ve sıradan; güzel şeylerin çok uzağında.
Yine de hepimiz bir şeyler umut etmekte diretiyoruz.
‘Güzel günler ileride’ yalanını her gün tekrarlayan bir palavracı gibi kandırıyor yeni yıl.
Aslında bir hayâl çizecektim; ama resimden anlamayan ellerim var.
Belki böyle olması daha iyi.
Biraz içimde gezinsin hayâl. Kimse görmesin. Benim ellerim değmemişken, ben elde edememişken kimsenin olmasın.
Tamam ama bu “yeni yıl” adında bir hayâl değil.
Zaten o sadece birkaç saniye için insana tuhaf ümitler yükleyerek gelen yalancı bir mutluluk.
Sonuçta bütün bu abartılı coşkuya, sabahlara kadar süren şaşaalı kutlamalara, televizyonların renkli hülyalar dağıtmasına rağmen, yatağımızdan yeni bir yıla uyanınca değişen tek şeyin sadece miladi takvimin bir günü olduğu gerçeğiyle yüzleşeceğimizi unutmamak gerek.
Bilirsiniz; 10.9.8.7.6.5.4.3.2.1 diye geriye sayarız ama sonuç hep “sıfır” olur.
Nurdal Durmuş, Yeni Nesi Var Yeni Yılın? makalesi izdiham Dergisi için yazılmıştır. Kaynak gösterilmeden siteden bu veya herhangi bir yazının alıntısı yapılamaz, başka sitelerde, yazılı ve görsel mecralarda paylaşılamaz. Kaynak gösterilerek dilediğiniz yerde paylaşım yapabilirsiniz.
İzdiham dergisinin tüm sayılarını buradan temin edebilirsiniz.
Nurdal Durmuş Sosyal Medya Hesapları üzerinden takip Etmek İçin bağlantılara tıklayabilirsiniz.
Nurdal Durmuş yazılarına ayrıca izdiham.com üzerinden ulaşabilirsiniz.
Umutsuz olmaz Nurdal Durmuş bey,mucadelesiz de umut olmaz,biz hem orman için dua ediyor hem de fidan dikiyoruz.Takdir Allahin,bir gün bunlar da olur umudundayiz,olmayalım mı?
Aslında bir hayal cizecektim ama resimden anlamayan ellerim var . Tek heceli umitler sakladik kendimize yine yeni bir yil bahanesinin gölgesınde . Nurdal Durmus insanliginiz ve yazilariniz olmasa boğazımıza tıkanmiş onca soz icin actigimiz ağzımız tek nefeste kapaniveriyormus gibi oluyor . Emeginize saglik.
‘Gök, yüzümüze bakmasın diye denizlere doluyor maviler’ DEMİŞ DAHA NE DESİN.
Dün yeni idi eskidi. bugün de eskiyor.ve ben 34 yıldır her günü, her yılı eskitiyor-um. Bugün ayın kaçı, bugün günlerden ne bilmiyorum? Neyin telaşı var dışarıda bilmiyorum. Evet ben uyuyup uyanacağım ve sadece yaşayacağım. Eksilenlerle, gelenlerle yaşayacağım. yaşayacağız. Tıpkı senin gibi bende umut ederek, sonucun hep sıfır olduğunu bilerek yaşayacağım. Yüreğine sağlık Nurdal Durmuş!
tüm yüzüyle gök
eder secde…
secdesi deniz.
deniz ki dibi toprak.
ve aynalar konuşmaz asla.
Her an gidecekmis gibi ,her sey her an bitebilirmis gibi yasamak mumkundur. Bu yalanci yasamin icine dalmak o kadar buyuk bir acidir ki insana gercek yasamini unutturur.insan umit eder ama,eskidigini unutur .Her seye ,her yeniye hemen alisir ve. Hizlica unutur. Evet hayatin icine saklanmis İnsani İnsandan koruyacak ne var ki? Eski yildan akilda kalan,ruha dokunan kirintilarimizi toparliyamadik .Yeni yil ile ilgili biraz kirinti da olsa duyarlılık toplamak lazım .Biz ayni eski olmaya devam ederken yeni bir sey beklemek ancak delilik olabilir. Evet Nurdal beyin de soyledigi gibi yeni bir yil sadece yipranmamis bir kac saniyelik yalanci mutluluk. Gecen sadece zamanmıs meger gecmeyen her sey!