Hiç Kimselere Cevaplar!
Hiç Kimselere Cevaplar! Aragon “Benim şiirim, silahları ellerinden alınmış insanlar için bir silahtır.” diyor. Sana göre şiirin böyle bir işlevi var mıdır? —Bence de; iyi […]
Hiç Kimselere Cevaplar! Aragon “Benim şiirim, silahları ellerinden alınmış insanlar için bir silahtır.” diyor. Sana göre şiirin böyle bir işlevi var mıdır? —Bence de; iyi […]
Hiç Kimselerin Hikâyesi ya da Önsöz Başlangıcı da sonu da belli olmayan bu şölende insanoğlunun ortaya koyabileceği en yüksek çıta yazmaktı. Yazmak, bilmeyi ve anlamayı […]
Yazarların Yazma Ritüelleri. Schiller’in yazı masası üzerinde ekşi ya da çürük elma bulundurmaktan hoşlandığı söylenir. Yazar elmayı sık sık koklarmış. Bu koku ona yağmurdan sonra […]
Selçuk Küpçük ve Öze Dönüş Soneleri. Sadece türküler çalmıyor! Kentin ruhunu çalanlarla da mücadele ediyor. Hem ozan, hem kentli, hem soylu, hem de memleket çocuklarına adam […]
O “yaşanmış” olanın hepimize sirayet eden bu duygu aktarımı var. Hiç Sesler’i baştan sona okuyunca, yani Türkiye’de kadın olmaktan, Bosna’ya ve Aliya’ya, Türk Sineması’ndan, siyasete, Rachel Corrie’den hareketle vicdan meselesine ve oruca ve hatta öğretmenlere kadar birçok konuya kendi zihinsel birikiminden bakarken gerek bireysel tarihinin yaşanmışlığı, gerek babasının ve gerekse annesinin yaşanmışlığı üzerinden o bahsettiğim saklı odalarına girip, bizim ile tanış cümleler kuruyor.
“Deneme”, bir şekilde arada kalmış yazma pratiği… Roman, şiir ya da öyküye göre daha geride duran bir alan. Türk edebiyatında deneme yazarı olarak anabileceğimiz isim sayısı çok sınırlı. Nurdal Durmuş bir önceki kitabı Hayata Başlık Atamadım (Ares Kitap. 2005)’dan yeni çalışması Hiç Sesler’e, bu alanın geride duran ismi olarak hep ilgimi çekti. İyi bir denemeci olmasına karşın, “bu işlere” dair mesafesini bilinçli biçimde korudu. Hiç Sesler’de çok sıkı metinler var mesela. “Şairin Son Sığınağı: İntihar”, “Dünya Üç Günlük, Üstelik İki Günü Yaşanmış”, “Siyaset İçin Zarif Bir Dil Aranıyor”, “Türk Sineması Üzerine Mülahazalar”, “Bayram Şehri Terk Etti” gibi birçok yazı…
Nurdal Durmuş için, hayata, kendi otobiyografisini kimi vakit dahil ettiği bir “denenmişlik” katıyor da denebilir.
Ve belki hepimizin adına… Deneyip yanılmadan…
Mesela “Cumartesilere yüklenen anlamda” aynı şeyi yaşamak:
“Kimse bana böyle ol, böyle yaşa, böyle git, böyle söyle, böyle davran, böyle yürü, böyle sev, böyle bak, böyle gülümse dememeli. En fazla “böyle” nediri bildiğimde öğrettikleri şeyler yönümü tayin edebilir nitelikle olmalı hepsi bu. Büyürken “böyledir”i öğretmeyenlerin büyüyünce “böyle” yapacaksın demesi ne tuhaf!”
Nurdal Durmuş’un “Hiç Sesler” kitabı Kasım ayının üçüncü haftasından itibaren raflardaki yerini alıyor. Hem kitabın tüm aşamalarına şahitlik etmiş biri olarak, yanlı birkaç kelam […]
Röpörtaj : Ümmügülsüm Tat NURDAL DURMUŞ: “Çok Dünya Yutmuşsun Ama Oldu İşte Kurtuldun” “Hayata Başlık Atamadım” kitabının yazarı ve Sair Zamanlar programının yapımcısı Nurdal Durmuş’a […]
En son ne zaman ağladınız? İki gün önce… “Unutma ki bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey değildin” ayetini hatırlatarak bir dostumun gönderdiği sitem mektubunda. Sizce […]
Onu Radyoda Ne Çok Dinlemiştik! Yaklaşık 15 yıldır sürdürdüğü radyo programlarına ara veren Nurdal Durmuş’la ilginç bir söyleşi yaptık. Mikrofonu açınca ilk düşündüğünüz şey genelde […]