Kategori: Sosyoloji Yazıları

Hangi Müslüm Gürses

Hangi Müslüm Gürses Efsanevi İngiliz rock grubu Pink Floyd’un en önemli adamı olarak kabul edilen Roger Waters babasını ikinci dünya savaşında kaybetmiş ve kendini, toplumun […]

3 Mart 2016

Büyük Tahammülsüzlüğümüz ve Ortadoğu’ya Hoşgeldin

Türkiye hem coğrafi konumu hem de iç dinamikleri bakımından dünyanın stratejik değeri en yüksek ülkelerinden biri, belki de birincisidir. Bu durum öyle bir noktada durmamızı sağlıyor ki yükselmeye de düşmeye de eşit uzaklıktayız. Balkanlar’dan başlayıp Rus, Türkmen Coğrafyası ve hatta Çin içlerine kadar ırk; Afrika’dan başlayıp Doğu’ya kadar din merkezli bağımız var. Bunun doğru yönetilmesi halinde, sadece bölgesel bir güç olarak değil, bölgeler arası söz sahibi olabilecek güce dönüşme potansiyeline sahibiz. Geçmişte örneği olmasına rağmen bugün dillendirilmesi bile ütopik gözüken bu potansiyelin vücut bulması ne bölgesel güçlerin ne de küresel güçlerin istediği bir şey. İster aynı dinden, ister aynı ırktan olsun; ister müttefik, ister düşman olsun tarihsel bağlarını kuvvetli tutmuş ya da az gelişmiş ülkeler dışındaki ülkelerin tamamı bu durumdan rahatsızlık duymaktadır. Bu noktada ülkemizde başta din ve ırk olmak üzere birçok maddenin de parçalara bölündüğünü söylemeliyiz. Açıkçası süper güç ile müttefik(!) olduğumuz sürece böyle bir şeyin de olmasına gerek yoktur. Hiçbir süper güç, kuvvetli bir müttefikinin bölünüp aynı parçadan karşısına bir aktörü daha muhatap tutmak istemez; fakat o ülkenin çok büyüyüp yarın kendi kontrolü altından çıkmasını da istemez. Bunun için zaman zaman destekler, zaman zaman da frenler. Bu topraklar üzerinde yakın ve orta vadede fiziki bir bölünme öngörümüz yoktur. Aslında buna gerek de kalmamıştır. Zaten zihinsel anlamda onlarca parçaya bölünmüş bir fotoğraf karşımızda durmaktadır. Din üst başlığı altında cemaatler, mezhepler; ırk üst başlığı altında etnik ve mikro milliyetçilik; siyaset üst başlığı altında ölümüne savunucu partizanlar; spor üst başlığı altında fanatikler ve daha nice üst başlıklar ve dalları. Kendimizi bölmek için yeterli ortam ve bol miktarda düşünceye zaten sahibiz. Buna rağmen ülkemizde fiziki anlamda ırk üzerinden operasyonlar yapılmasına rağmen istenilen sonuca tam anlamıyla ulaşılamamıştır. Kürtleri temsil iddiasında bulunan silahlı unsurlar, yıllarca mücadele sürdürmesine rağmen Kürtler nezdinde tam anlamıyla karşılık bulamamış ve bize göre –şimdilik- bu damar tasfiye edilerek yerine din/mezhep üzerinden yeni bir harekât faaliyete geçirilmiştir. Tarih boyu çeşitli provaları yapılan bu girişim, artık yeni Türkiye’nin kucağına bırakılan/bırakılmak istenilen felakettir. Bu aslında bir anlamda hamisi olmaya, ‘abisi olmaya çalıştığın Orta Doğu’ya hoş geldin’ mesajıdır.

27 Haziran 2015

Soru/n Aslında Şu! Aynadaki Kim?

  Nasıl devam ediyordu Beatles’ın şarkısı? “Ansızın gördüm ki o eski halimin yarısı bile değilim.”   Annemden öğrendiğim ilk şey; kendimden büyüklere, öğretmenlere, yaşlılara her […]

28 Temmuz 2014

Sevmek Gülden Ağırdır

Zenginleşmenin ibresi ideoloji değiştirince sömürünün rotası da o ideolojinin yahut fikrin temel değerlerine doğru yol alır. Türkiye’de bu değer kimi zaman Atatürk, kimi zaman milliyetçilik, kimi zaman bayrak, kimi zaman şehitlik, kimi zaman Peygamber olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu öyle sinsi bir hastalıktır ki burjuva ve İslam, Kapitalizm ve mütedeyyin kesim, yeni İslamî burjuva sınıfı gibi yan yana durması asla düşünülmeyecek kelimelerden durum anlatan cümlelere dönüşmüş bir gerçeklik kazanır. Paranın sadece “öteki” tarafı kuşatması altına aldığını düşünmek aynaya baktığımızda en iyi ihtimalle körlük olur. Zira Kapitalizm, eline geçirdiği materyali süslü ambalajlar içinde sunarken bu pazarı bir ihtiyaç gibi gösterip, kontrol edilebilir bir alışkanlık gibi hazmettirmeyi de kolaylıkla başarır. Türkiye’de değişen ve gelişen hayat şartları ve ihraç edilen yeni kültür kodları da moda ve tesettür, para ve İslam gibi kavramları yan yana getirebilecek ve vicdanları rahatsız etmeyecek bir yöntemle yeni ambalajlı satış teknikleri üzerine çalışmaktadır.

2 Ocak 2014

Türkiyenin Kültürel Radyolar Tarihi

1993 yılında yurtdışı frekanslarını kullanarak açılan Türkiye’nin ilk özel radyoları kısa bir süre sonra dönemin hükümeti tarafından kapatılmış, ülkede geniş çaplı protesto eylemleri başlamıştı. Taksilere, toplu taşıma araçlarına, evlere, işyerlerine siyah kurdele bağlayan halk; özel radyoların kapatılmasını ülke çapında geniş yankı uyandıran kitlesel bir eyleme dönüştürmeyi başarmıştı. “Radyomu istiyorum!”, ‘siyah kurdele’, “Konuşan Türkiye!” isimli toplumsal eylemlerin yankısı dönemin hükümetini zor durumda bırakmış; bunu takiben meclisten kanun çıkartılarak özel radyoların kurulmasına izin verilmişti. O yıllar sadece Türkiye için değil, dünya genelinde de insan duyarlılığını harekete geçirecek ciddi kırılmalar ve öfke patlamaları yaşanıyordu. Bosna’da binlerce insan katledilmiş, Avrupa’nın utanç sahnesinde Dayton Barış Antlaşması’yla durum toparlanmaya çalışılmıştı.

22 Mart 2011

Edebiyata Karşı Tezler!

Edebiyata Karşı Tezler! Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? Kuran-ı Kerim » 225-226 / ŞUARÂ Edebiyata Karşı Tezler! […]

31 Ağustos 2010