Nurdal Durmuş, İnanma İhtiyacı ve Dini Ritüeller
Geleneğin ortaya çıkmasında coğrafi şartlar, siyasi etkenler, iklim koşulları gibi durumlar etkin gözükse de din kavramı diğer tüm sebeplerin üstünde oturan ve geleneği biçimlendiren belki de en önemli katman. Din ve geleneğin iç içe oluşu, yaşam tarzının belirlenmesinde de belirleyici olmakta. Bu iç içe geçmişliğin ortaya çıkarttığı karmaşaya atfedilen kutsiyet de genellikle ilahi bir buyruk olarak adlandırıldığından, bölünmüşlük karşısında ne yapacağını bilmeden itaat yolunu seçen toplumun da inanç haritasını şekillendirmektedir. Her fırka kendi geleneğini de geliştirip, homojen ve hiyerarşik bir sisteme dönüşmeye oldukça müsait bir zemin geliştirmiştir. Buna göre ortaya çıkan yapı ve söylem kesinlikle eleştirilemez, yapının bayraklaşması ve belirlenen hedefe ulaşması yolunda her yol mübahtır, farklı söylemlerle bulunan kişi ve kurumlarla bağ kurulmasına sıcak bakılmaz, soru sormak ve düşünmek ayıp karşılanır, farklı bir görüşün dile getirilmemesi için de her türlü ortam hazırlanmıştır. Ortaya, içerisinde kendi örf ve geleneklerini oluşturmuş bir inanç biçimi çıkar ve kişi bu güç karşısında kendini çaresiz görüp, tüm akli melekelerinin üzerine kilit vurarak teslim olur ya da kendini kandırıp, aslında ne olduğunu bilmediği veya hiçbir zaman bilemeyeceği bir dizi ritüeli icra ederek inanma ihtiyacını karşıladığını zanneder. Bu yapılar, hayatın hemen her alanında bünyesinde barındırdıkları bireylerin düşünce yapılarına müdahil olup, şekillendirme görevi de üstlenerek; kişinin ne okuyacağı, neyi ne kadar düşüneceği, ne tarz ritüelleri yerine getireceğinden ne tarz giyineceğine kadar her konuda belirleyici unsur olur. Böylelikle herhangi bir yapıya intisab etmiş birey, kendini her anlamda yapıyı korumakla mükellef hisseder ve doğal olarak yapının otokontrol mekanizması da bireyler kanalıyla kurgulanmış olur. Bahsettiğimiz maddeler neticesinde ortaya çıkan model, dinin istediği özgür, orijinal ve düşünen birey olunmasını engellerken; tekdüze ve robotik bireyler ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu noktada “hangi din” sorusunun cevabı için kısa değerlendirmeler yapıp, konuyu devam yazımıza bırakırken, inanma ihtiyacının gerekliliğiymiş gibi dayatılan ezberci ve tekdüze zihniyete ilişkin, iki genel kabul görmüş din üzerinden kısa örneklendirmeler yapacağız.