Türkiye’de Kadın olmak!
Türkiye’de Kadın Olmak.
Kadınlar:
Anne, sevgili, eş…
Ezilen, sevilen, uğruna cinayetler işlenen, ölünen, öldürülen…
Delirten…
Aşk duygusunu insana tanıtan, tattıran…
Bazen melek, bazen şeytan, bazen ateş ya da iffet…
Ya Züleyha, ya Leylâ ya da Meryem!
Türkiye’de kadın olmak:
Toplumumuzda kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın; çocuğun cinsiyetinin erkek olması isteği; çeyiz, başlık parası, namus cinayetleri; evlilikte hırpalanma, dayak, tecavüz, ekonomik ve psikolojik baskı; kadın ticareti, fahişeliğe zorlama, kadını “evdeki her işi yapma zorunluluğu olan köle” gibi gören bir zihniyetten kaynaklandığı söylenebilir. Yine de dünya geneline baktığımızda kadına yönelik şiddetin en az yaşandığı ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini söylemek yanlış olmaz. Kadına yönelik suç oranlarına baktığımızda Macaristan, Fransa, İsrail ve komşumuz Yunanistan’da ülke genelindeki tüm suçların yüzde 15’i; ABD, Almanya, İsveç, Portekiz gibi ülkelerde yüzde 20’sini kapsamaktadır. Uluslararası araştırmalar Türkiye nüfusunu oranladığında bu payın tüm suçlar içinde sadece yüzde 7 olduğunu ve şiddet konusunda birçok ülkenin gerisinde iyi bir imaja sahip olduğumuzu göstermektedir.
Asya’da kadın olmak:
Asya ülkeleri başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde doğacak çocukların erkek olması yönündeki beklenti ve istek, kadınlar üzerinde aşırı psikolojik şiddet etkisi oluşturmaktadır.
Özellikle Hindistan ve Çin’de, daha ana karnındayken cinsiyetleri öğrenilir öğrenilmez kız çocuklarının öldürülmesi çok yaygın. Bu durum toplumda ciddi travmalara ve intihar vakalarına yol açmış durumda.
Afrika’da kadın olmak:
Afrika kıtasının büyük bir bölümünde kadınların en çok maruz kaldığı şiddet türü asittir. Çünkü Afrika’da asit günlük yaşamda kullanılan en etkili savunma silahı olarak algılanıyor. Bulması kolay ve ucuz. Bıraktığı izin kalıcılığı nedeniyle “Hata yaptı ve cezasını buldu!” şeklinde yaygınlaşan bir savunmanın en belirgin izdüşümü. Afrika’da aside maruz kalan kadınların yaptıkları en büyük “hata” ise, evlenme teklifini reddetmek ve cinsel ilişkiyi kabul etmemektir.
Hindistan’da Kadın olmak:
Hindistan sosyolojik olarak tanımlaması bilimsel verilere dayandırılmadan ele alınması gereken dünyanın en garip ülkelerinden biridir. Bu garipliklerden ve kadına yönelik şiddetin en garip tecelli ettiği ülkede bilinenin aksine erkekler evlenecekleri kızların ailelerinden para alır. Erkek evlenmeden önce, kızın babasıyla uzun bir pazarlığa oturur. Fakat bizdeki gibi başlık parası vermek için değil, kızıyla evlenmesi karşılığında alacağı ‘drahoma’ için. (Drahoma: kız tarafının, onunla evlenecek erkeğe ailenin durumuna göre para ya da mal vermesidir.) Pazarlık bitse de egemen erkek evlendikten sonra, aldığı parayı ya da malı az bulur ve kızın ailesinden daha fazlasını istemeye başlar. Ödenmezse yeni bir kızla evlenmek ve para almak için eşini dövüp, sonra yakar. Bu şekilde yakılan insan sayısı resmi istatistiklere göre günde 5 kadındır. Bir o kadarı da kayıtlara “Mutfakta elbisesi tutuştu, kaza oldu, yandı.” diye geçiyor. Sonra yeni bir kız peşine düşülüp ailesinden evlenme karşılığı para istenmeye devam edilir…
Kısaca Kadınlar:
Afrika’da köle, Batı’da işçi, Doğu’da çocuk yaşta anne!
Ortadoğu’da kimsenin umursamadığı, görmezden geldiği ‘değersiz’!
Kadınlar en çok bizim toplumumuzda değerli, en çok bizim toplumumuzda Anne ve insan.
Kendimizi gazete manşetlerine, haber bültenlerine kaptırıp toplumsal dokumuzu zedeleyecek duygulara göre değerlendirmemeli; kadına verilen en şerefli rütbelerden biri olan “anne” olmak hediyesini elinden almamalıyız.
Özellikle kadının ekonomik bağımsızlığını kazanması, Medyanın garip bir propaganda yöntemiyle özgürlük temelli yürütülen tartışmalarla aile yapısını zedeleyecek ve sınırları belli olmayan bir özgürlük algısı yalanına inanılmaması gerekiyor.
Bildiğimiz en temel gerçek şu ki Dünya’da bir genelleme yapılırsa kadınlara; Kapitalizm reklam objesi, Komünizm seks kölesi, İslam dünyası ‘anne’ gözüyle bakmaktadır. Toplumumuzun da kadına bakışı genel hatlarıyla ‘annelik’ rolü üzerindendir. Bu rol, diğer bakış açılarına göre tartışmalı da olsa ‘değer’ sıralamasında elbette ilk sırada gelmektedir.
Dileğimiz odur ki kadınlar: ne reklamların pazarlama malzemesi olsunlar, ne sadece çocuk doğuran bir makine görülsünler, ne meydan okuyacak kadar özgür olsunlar ne de böyle bir özgürlük anlayışı olması gerekiyormuş palavrasına inansınlar.
Kadınların; herhangi bir kişiden [birey, aile, kişi ve insan] olarak daha değersiz görülmediği bir toplum inşa ettiğimizde başta şiddet olmak üzere bütün problemlerimiz daha kolay çözeceğiz.
Sonuç olarak; Bir kadına verilecek en büyük değer, onun bir erkekten farkı olmadığı gibi saçma bir özgürlük modeline inandırmak değil; onun birey, eş, anne, kadın kısaca insan olarak değer açısından herhangi birinden zaten hiçbir farkı olmadığını hissettirme erdemidir.
Çünkü mutlu günler hep kadınlarla mümkün.
Allah eksikliklerini göstermesin.
Nurdal Durmuş – 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
Türkiye’de Kadın Olmak
web : http://www.nurdaldurmus.com
facebook : http://www.facebook.com/nurdaldurmus
twitter : http://www.twitter.com/nurdaldurmus
Türkiye’de Kadın Olmak
Türkiye’de Kadın Olmak
Türkiye’de Kadın Olmak
http://gulayozturk.com/?p=4855
wep sayfama ekledim yazınızı kardeşim ellerini sağlık
çok önemli konulara parmak basmışsınız.yüreğinize salık abi.az önceki yorumum ulaşmıştır inş.
Amin.yinede dünya ülkelerine kıyasla toplumda kadına en fazla değer veren ülke türkiye desek yanlış olmaz.kendimizi gazete manşetlerine haber bültenlerine kaptırıp toplumsal dokumuzu zedeleyecek duygulara göre değerlendirmemeli kadına verilen şerefli rütbe olan anne olma hediyesini elinden almamalıyız.çok doğru bi ifade.herkezin söyleyemediği bi gerçek.medyada herşey özgürlük adı altında okadar abartılıyorki…yalnız ben yapılan yorumlara bakarak bu konuya şunlarıda eklemek istiyorum.peygamber efendimiz vefat etmeden önceki son dakikalarında bile hz. aişeye bakıp ynında kalmasını söylüyor ve ahirette cennette senin böyle yanıbaşımda olacağını biliyorumya bu benim tüm sıkıntı ve ağrılarımı gideriyor demiş.yani ölüm sancılarını bile unutuyormuş.nasıl bir hanım nasıl mutlu etmiş onu ki öyle söylemiş efendimiz…hz. aişe bi anne değildi fakat efendimizin en sevdiği hanımıydı.yani dinimizde her halükarda kadın değerlidir.pekala döt dörtlük fedakar ve imanlı bi kadınında cennet ayakları altında anlaşılan..yüreğinize sağlık abi
Ülkemizce övündüğümüz aile yapımızın dejavantajları bunlar. Nedir; ailede kadınının erkek egemenliğine negatif maruz kalması.
Cinsiyet bazında her yaşta mağdur olabiliyor kız ve bayanlar evet ama bunun en yıkıcı olanı ‘kadın’ olarak yani aile, yani daha fazla sorumlulukla yenik düştüğü yuvada çektikleridir.
Bu noktada öz ve temiz bir yazı. Kaleme sağlık…
Erkek evlatlar yetiştiren annelerden biri olarak, kadınların geleceği için n’olur iyi adamlar yetiştirelim… Biz; sokaklar değil. Kendi merhametlerine kaldığı için değil, karşılarındaki kadınları insan niteliğinde nicelik değerleri için onların kişilik haklarına saygılı olarak özellikle…
Kız evlatlarını hem bir prenses gibi hem bir geyşa kadar güçlü olarak sağlam bir bireylik kazandırmış hâlde büyütelim. Elden çıkarmak yerine nasıl bir hayatın başına geçeceğine bakarak iyi adamlarla yola çıkaralım.
Niye biz anne-babayız ki yoksa…
Yazıların yazdırıyor azizim, demiştim…
Neyse…
Kadınların sahibi, onları ezen erkeklerden daha güçlüdür…
yazının niyetini tam olarak anlatan küçük düzeltmeler yaptım. en azından yanlış anlamaların böylece önüne geçildiğini düşünüyorum…
ben teşekkür ederim…
Bir okurunuz fikrine önem verdiğiniz için, sadece bunun için bile iyi niyetinizden şüphe edemez hiç kimse. Siz yazın bolca biz okuyalım. Allah sizin gibi değerli insanların eksikliklerini göstermesin bizlere. Çok teşekkür ederim…
Haklı olduğunuz noktaları değerlendirip düzeltmeler yapacağım. Niyetimin bu olmadığını ve konunun ana merkezine yakın değerlendirmeler ve kıyaslamalar yaptığımı tekrar hatırlatayım. Yine de sizin gibi düşünenlerinde olabileceğini düşünerek daha anlaşılır bir müdahaleyle yazıyı biraz daha toparlayacağım. Ayrıca bu yazının 4 yıl önce yazıldığını ve konunun o günlerde bu günki bakış açısıyla tartışılmadığını da hatırlatmış olalım. Uyarılarınız için ben teşekkür ederim.
Öncelikle teşekkür ederim cevabınız için fakat yazınızı; önyargısız ve hatta diğer okurlarınızın yorumlarını okuyarak da yorumladım. Benzer bir eleştiri diğer okurlarınızın da yaptığını görebilirsiniz. Bu da bir bakış açısı sadece. Naçizane olarak eksik bir yazı olduğunu düşünüyorum. Zira kadın veya erkek ilk önce İNSAN, sonra anne ve babadır. Siz insani özellikleri geçip direkt “anne vs üzerinden kadını bir mertebede görmüş ya da toplumda ki yerini belirtmişsiniz. Sorun şu ki; kadın ve erkek yaratılışta ki sadece bir fark olduğunu kabul edip kadına illa toplumda bir yer bulmaya çalışmadığımız zaman kadın asıl yerini bulmuş olacağının anlaşılmasıdır. Tekrar teşekkür ederim.
Merhaba. Okumanızı önyargıyla yapmış gibisiniz. Burada, yazının bütününe bakıldığında anlatılmak istenen şeyin kadınların anne olup olmaması meselesi değil, hangi toplumda nasıl değer gördükleriyle ilgili bir analizdir. Dünya genelinde kadın sömürüsüne ve obje olarak kullanılmasına bakıldığında bizim toplumumuzda bunlardan münezzeh “anne” olarak değer gördüğü ve inanç parametrelerinin kadına verdiği değeri izah etmektir. Yoksa kadına değer vermek için annelik kriteri falan bu yazının ana fikri olmayacağı gibi akla gelen bir şey de değildir. Ayrıca yazının son bölümünde ‘Bir kadına verilecek en büyük değer, onun bir erkekten farkı olmadığı gibi saçma bir özgürlük modeline inandırmak değil; onun bir eş, bir anne ve kadın olarak değer açısından herhangi bir insandan zaten hiçbir farkı olmadığını hissettirme erdemidir’ denilerek eş, anne, ya da kadın vurgusuyla bahsettiğiniz rahatsızlık sadece annelik ve eş üzerinden değil kadın olmak yeter vurgusuyla tüm boyutlarıyla izah edilmiş oluyor kanaatindeyim. Meselemizin bu toplumda kadın algısının diğer bütün toplumlardan daha değerli bir yerde olduğunu, bu değerin temelinde de ‘cennet annelerin ayakları altındadır’ sözünden hareketle bir değerin inanç ve kültür kodlarımıza kazındığı tezidir. Ayrıca, bu tür sosyolojik tanımlamalar yazardan bağımsız değerlendirilmeli, kişisel değil yaşanılan toplum kodlarına göre analiz edilmelidir. Umarım yanlış anlamalarınıza cevap olacak şeyler yazmışımdır. Teşekkürler…
Kadın ilk önce “anne” olduğunda mı en çok değer görendir, şeref sahibidir. Ya da eş. Ya olamamışsa. O zaman “anne” olan bir kadından daha mı az değerlidir, eksik midir gözünüzde? İlla birilerinin kız kardeşi, kızı,annesi, eşi olduğunda mı hürmet görür? başınıza taç edilir.
KADIN – ERKEK, ANNE – BABA ayrımı yapmadan; fikrine, vicdanına, ahlakına,aklına,şefkatine, sevgisine, duygularına… kısaca insani vasıflarına göre bir mertebeye erişmeli, İNSAN olarak değer görmeli insan. Sevmedim bu yazınızı.
Evrenin içindeki tabiat tın için de var olan insan iki temel,farklı değere ayrılır ,İNSAN KADIN,İNSAN ERKEK .Tabiat ta zıt kutupların birbirini itip,çekmesi sonucu farklı ve yeni oluşumlar var oluyor.Böylelikle yaşamsal süreç farklı çeşitliliklerle sürmesi sağlanmış oluyor.Farklılık ne aşağılanmayı nede ötekileşmeyi getirir.Kadının bedeninde üreme organının olması farklılık getiriyor,erkek de olmaması ona farklılık getiriyor.Zıtlar uzun süre bir arada kalamaz.Devinim için itme ve çekim zorunluluğu gerek Yoksa yaşam var olup süremez aynılıkta Zıtların.uzun süreli birlik de meçbur edilmiş yaşamlardan bu günde içinde yaşadığımız cins ayrımcılığı ve acıların her türlüsünün yaşandığı KÖLECİ yaşam biçimleri ve kültürler var edilmiştir
Bir de erkeklerle “Mutlu günler” nasip olsa sevgili Nurdal…
Kapitalizmin bizi isteklerimizin kolesi yaptigi dunyada , kadinin hangi ulkede anne olarak sansli oldugu denklemi bence tuhaf bir istatistikel yaklasim. Dunya bence birilerinin istatistiksel sonuclarindan sonuca varamayacak kadar genis.
Once saygi diyorum, yasayan bireyler olarak saygiya ihtiyacimiz var. En cok’da Turkiyede.
Dunya kadinlar gununuz kutlu olsun. Bir gune sigdiramayacak kadar degerli Annelerimiz, kizkardeslerimiz ve hayat dostlarimiz.
islamı örnek alsak hem kadın için hem erkek için yeter.kuşkusuz ki her ikisinin yokluğunda düyada bir huzur ve mutluluktan bahsedilemez
kalemine yüregine diline hayatına saglık nurdal abimm
İnsanların birbirini kadın erkek ayrımı yapmadan sevip saydığıve anlamaya çalıştığı, birlikte mutlu güzel günlere…Teşekkürler Nurdal, yüreğine sağlık.
Bazen erkekler,bazen diger kadınlar,bazen ise beyinleri yıkamaya çalışan zihniyetler vesile olmuştur bu gidişata. Kadınlar varoluş sebebini, görevlerini,tarzını,yapması gerekenleri gayet iyi bilir ve emindir de sorumluluklarından. Kadın önce Allah’a yakışır bir kul olmalı,ailesine yakışır bir evlat,müslümanlığa faydalı bir insan,erkeğe yakışır bir eş,evlatlarına yakışır bir anne!.. Hayatını bunlarla düzene sokmasınıda bilir. Hani bazen bocalarız ya, ya ihtiyacımız olduğunda destek göremediğizden yada nefs mühasebesini yapamadığımızdandır. Ve Allah sabredenlerle beraberdir deyip en çokta sabretmektir bize yakışan. Bazı susuşlar kaybetmek değildir biliriz, aksine zaferdir mükâfatı…..
Ve her kadın sığınacak bir liman,başını yaslayacak bir omuz,baktığında mutlu olucak bir çift göz,duyduğunda dertlerini unutacak bir çift sözdür beklediğim. Hayatta yaşayabileceği bütün zorluklara gögüs gerecek kadar metanetliyken,an geldiğinde de sığınmak isteyecek kadar ürkek… İster fıtrat deyin,ister yaratılıştaki bize bahşedilen sahiplenilmek duygusu…
Anlamak ve anlaşılmak ümidiyle..
Ne baş tacı,nede ayak altı;sadece bir gönülde barınmak istiyoruz çok mu?Anne olarak,eş olarak,evlat olarak…O iki kaburga kemiği arasında barınabilecek kadın olabilmek asıl mesele belki de…Yüreğine sağlık Nurdal Durmuş…
eyvallah abimiz… bir kez daha hamdolsun ki annem var ve de onon kızıyım…
Ağzuna sağlık hemşom harikasın sen..
Eski zamanlarda yaşamış kadın, anne olarak kadın ve gelecekteki kadın hep başımızın tacı olsun. Çünkü mutlu günler hep kadınlarla mümkün. Allah eksikliklerini göstermesin. (Bu cümleleri bi erkekden duymak çok güzel)…
Söylenmesi gereken her şeyi Nurdal Durmuş söylemiş. Yüreğin dert görmesin…
Dünyanın bütün erkekleri susabilir. Bu yazı yeterince konuşmuş!
Bu yazının önünde saygıyla eğilirim.Bi kadın olarak yürekten tebrik ediyorum.Böyle düşünen birinin olması bana umut veriyor,ayakta alkışlanmayı hak eden nadir erkeklerden biri Nurdal Durmuş.
Tr’de bir ata sozu var. “Kol kirilir yen icinde kalir.” bilinmeyen nice siddet olayi var bence. tr’de kadin anne oldugu zaman, oglu icin degerli olabilir belki. Peki kadin, anne olmadan bilhassa oglan annesi olmadan sadece es sadece arkadas sadece kardes sadece komsu kisaca sadece insan olarak ne zaman degerli olacak? Sen bile yazinda anneligine vurgu yapmissin en cok. Kadin yalniz anneyken mi hurmete layiktir? Senin daha fazlasini dusundugunu tahmin ediyorum. Yine de daha cogunu okumak guzel olurdu.
”Çünkü mutlu günler hep kadınlarla mümkün.” bu söz yeter..