Nurdal Durmuş, Hiç Sesler
Nurdal Durmuş, Hiç Sesler
üşüyen mevsimler de aklımı toparlarken içimi-dışımı yoklamak, sakladıklarımın gizemli kutularını açıp korkularımın silahını kuşanmak yıkıcı bir yalnızlık depremi gibi. sonbahar, arsız bir sevgili gibi kollarını dolayınca kalemime; hüznümü soranlara “bir şeyim yok, iyiyim!” diyorum. oysa benim bir şeyim var! dilimin ucunu dokundurduğum kutsal sözlerle sadece seni kandırabiliyorum. hâlbuki çalımlı laflarla hayat kurgulayan acemi yazarlar gibi ağlıyorum içime. sonra aynalar, yalanı yakalanmış vicdan kadar mahcup ediyor beni. oysa ben, yakamı ellerinden kurtardığım sevgili(m) bilirdim sonbaharı. zaman aralıklarında tütün sarılmış şiirlerimi tozu dumana katarak koşturduğum, okuttuğum yârim bilirdim. büyük saçmalıklarına aldırmadığım umursamazlığım, kuşları fark edip yabancı bilmeden herkesi sevebildiğim çocukluğum bilirdim. şimdi içimde sana karşı sonsuz bir küslük var! yaşamak, ürkünç bir fırtına gibi mevsimlerime saldırıyor. artık kaldırım kenarına oturup karıncalarla konuşmalıyım! kapım çalmalı. tanrı gelmiş olmalı! ya da, hayata şerh düşmüş bütün nebiler ellerimden tutmalı.
II
kalbim, kıyıları yağmalanmış şiir gibi. dalgaları ürkek, köpükleri kurumuş. aç da oku beni. alfabemle körebe oyna! kapat harflerimin gözlerini. ya hiç, ya kıymet biç! ya kan akıt, ya yağmala. ama bir şey yap. bir kargaşa uzat solumdan. ya da at üstüme günahlarını da, bir âdem boyu şiir yazayım sana. kurak baharlar gibi dolaş satırlarımda. mürekkep bulaşmış dudaklarıma içini değdir. sağılacak tek harf bırakma kalemimde. kısır bir aşk gibi erit ruhumu. kanım kelamımı kirletsin de güneşli gülüşüne yağmurlar katanın bereketi gitsin. vur elindeki kirli şarkıları dilime de hep yen beni, hep yenileyim sana. mağrur bir öfke gibi küllendir bedenimi. şah çektikçe vezirine kalelerime atlılarını gönder. kahkahalarımdan hüznümü kopar. bir hayal çiz aynada, bu gerçek benim de. bilmiyorum bu kaçıncı yenilgim. artık hayatla vuruşmayacağım. her seferinde kalbimi lime lime ediyor. kırlarımda su gibi, su gibi biçimsiz koşuyor kısraklar ve kazanmak beni umursamıyor!
III
nuh son anda bileğimi kavrıyor.
—çok dünya yutmuşsun! ama oldu işte. kurtuldun!
artık sus! sus ki, altlarından ırmaklar akan evler gerçek olsun. kilim silkelesin şehir çocukları tahta balkondan. genç ağaçlar yapraklarını döksün. gizleyelim mahrem yerlerini ruhumuzun. sus ki, ipil ipil yağsın yağmur!
sen yine hayat de adına, ben dallarından ölü serçeler sarkıtan söğüt.
Hiç Sesler – Kitap
Nurdal DurmuşNurdal Durmuş Sosyal Medya Hesapları.
Takip Etmek İçin;kaynak belirterek alıntılanabilir
Hiç Sesler: Hiç kimselerin Hikâyesi
Kitabı satın almak için tıklayınız:
Yayın Tarihi | 2013-11-16 |
ISBN | 6054812110 |
Baskı Sayısı | 1. Baskı |
Dil | TÜRKÇE |
Sayfa Sayısı | 176 |
Cilt Tipi | Karton Kapak |
Kağıt Cinsi | Kitap Kağıdı |
Boyut | 13.5 x 21 cm |
[…] on 18 Eylül 2020 In Sesli Yazılar, Denemeler Yorum yapılmamış Sesli Yazılar Dinle Eser: Hiç SeslerYazar: Nurdal DurmuşSeslendirme: Nurdal DurmuşKayıt: Radyo Programından kayıtRadyo Programı: […]
[…] Biliriz ki hiçbir boşluk, insanın kendi içinde oluşan boşluktan daha derin değildir. […]
“Şarkı dinlemek, bir yarayı sarmak, bir dostla dertleşmek, bir aşkla kavuşmak, bir diyardan ayrılmak da masaldır.” diyor, Nurdal Durmuş. Sıcacık, içten cümlelerin yer aldığı bir kitap, tavsiye edilir.
Bu, herkesin olduğu kadar, hiç kimselerin de hikâyesi. Sarsıcı, etkileyici, sürükleyici ve her satırı hayatınızda karşılık bulacak kadar sahici. Hiç sesler okunmalı ve ıskalanmamalı.
Son zamanlarda okuduğum en çarpıcı cümleler bu kitapta bir araya getirilmiş sanki. Her zaman bizden bir şeyler var içinde… Bu kitabı önce hediye olarak aldım, şimdi de dostlarıma hediye etmek için ben satın alıyorum. Temin aşamasının biraz daha hızlı olmasını da arzu ederim.
İnsanın içini ısıtan sıcacık cümlelerle örülmüş güzel bir kitap.
Bu, herkesin olduğu kadar, hiç kimselerin de hikâyesidir yazıyor önsözünde kitabın. Nurdal Durmuş cesurca hayatını ortaya saçmış. Bir nevi yaşadıklarımdan utanmıyorum demiş bir şeyi gizlememiş. Garip olan o kadar tuhaf bir anlatım dili var ki o mu, siz mi yaşadınız çözemeden içinde kaybolduğunuz bir yaşanmışlığa şahit oluyorsunuz. Dil, anlatım ve gizem sizi sarmalına alıp bazen oyun halkasına, bazen ergenliğinize, ilk gençliğinize, aşkalarınıza, hayal ve hayat kırıklıklarınıza götürüyor. Ustaca yazılmış ve çok konuşulacak bir kitap. Sanırım hiç sesler sofrasına bütün okurlar oturmak ve hiç seslerin bütün gürültüleri nasıl susturduğuna şahit olmak isteyecektir. Tebrikler Nurdal Durmuş. Uzun zamandır beni bu kadar etkileyen cümleler kurgulayan bir yazara toslamamıştım! Yemin ediyorum cümlelerin etkisinden hala kurtulmuş değilim. Daha nice hiç seslere. Senin hiç seslerin okurların iç sesi olacak. Umarım okur bu kitabı farkeder ve kıymetini bilir.
“Bazı sesler ne kadar itici. Arkamda oturan kişi durmadan konuşuyor. Kitabıma odaklanmaya çalıştıkça sesi kulağımı tırmalıyor. ” Hayatla aramı açtım” O susmadıkça kaldığım yerden yeniden başlıyorum okumaya. “Hayatla aramı açtım” Bir sonraki cümleye geçemiyorum bir türlü. Sesini duymayı çok özlediğim için mi diğer tüm sesler itici geliyor? Sustu nihayet. Kitap elimde aklım sende kaldım öylece. Gözüm kitabımın ismine takılıyor. “Hiç sesler” Demek ki daha önce anlam yüklememişim. Arkamdaki kişinin itici sesiyle tırmalanan kulağım arınmak istercesine sesini arıyor özlüyor istiyor ve gözüm bir kez daha kitabımın ismine gidiyor… “Hiç sesler” !! (sanemce)
Nurdal Durmuş’u zaten köşe yazılarından takip ediyorum. Ancak kitabın tadı bir başka. Bir solukta okunabilir ama ben tadınını çıkararak okumayı tercih edenlerdenim, hatta büyük ihtimalle özleyecek ve bazı bölümleri tekrar tekrar okuyacağım gibi…Müthiş duygular ve edebi inceliklerle dolu kitabı ısrarla tavsiye ederim.
güzel bir kitap tavsiye edilir
oku, okut, hayret et. içinden bir cümle seç ve bu benim de. nasılsa hepsi hiçkimselerin hikayesi. tebrikler…
Son yıllarda herkes bir deneme kitabı yazarı oldu.Oldu dediğime bakmayın olamadı aslında. Ama Nurdal Durmuş bu eseri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.Kendini anlatıyor oysa anlattığı benim..Öyle güzel öyle değerli denemelerinden oluşan bu eseri okumaktan çekinmeyin.Her insanın kendinden bir şeyler bulacağı yegane bir eser 🙂
Bazı yazıların saati, mevsimi, sabahı, akşamı olmaz. Her an okunmaya hazır; her zaman hissedilmeye hazır; yazıldığı gibi. Yorum yapmanın önemli olduğunu düşünüyorum. O yüzden azizim, bu ‘hiç’in içinden seslenen, ‘herşey’ gibi bir yazı.
Benim guzel kardesim.Gorenler kalpten konusur;Senin gibi… 44.u bekle INSAALLAH.
gün bizim güneş bizim.. göğsümüzde ateş bizim..
el ele olduğumuz o gün gülmek bizim..
dün bizim yarın bizim..yana yana sevmek bizim..
hasrete vurduğumuz göz göz yürek bizim…
öyle mi?
Sözün bittiği yer,diyecek bir şey bulamıyorum ,hacı Abi’m diyeceklerini demiş zaten :):)NURDAL DURMUŞ kolay yetişmiyor.bunu öğrenmiş olduk hep beraber arkadaslar dimiiiiiiii :):)
Kardeşim yüreğine sağlık.Senin radyo programcısı yönünü biliyordum da nasıl bir derya olduğunu ıskalamışım, maalesef. Diğer yazılarını da okudum ve utandım kendimden bizden biri, canımız, arkadaşımız, kardeşlimizsin ama meğer ne kadar yabancıymışız, ne kadar da uzakmışız birbirimize.Demek ki sadece dost olmak sadece hal hatır sormak ve sadece tanıyorum demek yetmez ve hatta sadece birlikte büyümek te yetmezmiş bir insanın içindeki insanı tanımaya.Kardeşim, gerçekten o tanıdığım sessiz sakin ve efendi kişiliğinin arkasındaki insanı öyle bir beslemiş öyle bir güzelliklerle doldurmuşsun ki seni yürekten kutlarım.Mümkün olsa şu anda buradan kollarımı uzatıp boynuna sarılacak ve seni tebrik öpücüklerine boğacağım.Dostum benim, nasıl da gurur duydum gönül musluğundan damla damla akıttığın her satırından.
Cenab-ı Allah yar ve yardımcın olsun ve yolunu açık etsin. Özer KÖSA
İYİ YES
bilgisayarı her açtığımda önce yazınızdan bir kaç satır okuyor sonra yoluma devam ediyorum…önce ruhu beslenmeli güne iyi başlamak için insanın…teşekkürler…
Yüreği var olası insan..hayat kötü bir rüyanın tekrarından ibaret..Ne kadar çok renkli çok gülüşlü hayal kursak bile.. ne kadar üzerinde durursak o kadar karmaşık..hayatta bizi umursamıyor artık..Eyvallah Abi..
“çok dünya yutmuşsun ama oldu işte kurtuldun” ne de güzel bir ifade!
kalbimin ağlamak,göz yaşımın akmak,yumruklarımı sıkıp sessiz sesimin çığlık atmak isteyişi ve daha birsürü şey…
Allahhüteala san hayırlı uzun ömürler versinki ömürün boyunca duygularımıza tercüman olasın…fevkaladenin fevki,havruvkulade yüreğine sağlık can abim.
‘ya hiç, ya kıymet biç!’
bos ver kıymet bilmezlerini dünyanın, bizim senin ‘hiç’liğini de hissetmeye ihtiyacımız var . hiç öyle yeniden çıvarıp durma su mevsimin üzeirnde hiç de hos durmayan cümleleri…..
‘son gece’ deyip el’veda’ deme, seni kendinden ayrı görmeyenlerine, bizi düsün ve ellere veda ederken bizi ‘ellere verme’
sarkıda geçen ifadesiyle ellere sıgmayanlardanız biz, ellere karısmayan, ellerden olmayan ve ellere de benzemeyi asla istemeyen.
‘biz üç kisiyiz’ ama bir elin yalnızca bir parmagıdır temsil ettiğimiz.
el’e vedan, bizi ellerden daha çok susturur.
susma….
sen bizim üçümüzün ortak dili olmaya devam etmelisin sair dost/um….
ilk kez böye sesleniyorum sana….. sen gerçekten iyi bir ‘dost’sun.
biz üç sair/e dost çoğu zaman duyamıyoruz sesimizi. ‘sessiziğin dostlugunun herkese göre olmadıgını’ bildiğimizden beri daha az konusuyori daha çok dinliyoruz sessizliğimizi.
biz bu sessizliğe alıskınız….. her cumartesi olmasa da sairlemeyi haketmis her cumartesi her birimiz adına bir seyler söyleyenimiz var.
veda’nın yalnızca el'(e)veda olmadığını bil istedim
o kadar üzüüyoruz ki….. kalemle dökülsün istedim ama artıv bir ‘özel’ adresin olup olmadığını sorgulamak istemedim.düsünmek istemedim ……bilirsin ya seni hep özel’le,özelde benimsedim.
‘hiç’olmaktansa, hepten susmaktansa bir baska yeri de ÖZ yurdumuz gibi benimsemeye gayret ederiz bil istedim…..
bunları bilmeni istediğim için yazmaya geldim bu gece.
ama sen yine de nerede ve nasıl huzurluysan öyle ol. yeter ki yeterki sen bir yerlerde sen gibi ol.
seni Allah için çok seviyoruz abi.
3 kardesinin EL’ile baslayanı yazıor bunu. ama sana hiç bir zaman EL olmayan biri.
sen bizim aramızdaki rabıtasın biiyomusun.
seni Allah için çok seviyoruz.
Güzel Allahım her seyi o güzel gönlüne göre versin. ‘çok sesliiğin ritmik sıkıntıları’nı yasatmasın sana. yalnızca samimi,içinin sesleriyle konusan kisier olsun yanında daim.
dualarımız hep ama hep seninle. Allahım unutturmasın kimselere benzemeyenimiz, kimselerin de yerini tutamayacağı.
hep mutlu ol.
bu bir emirdir:)
bir de AH! diyim, suskunluguma ses olsun bari…..
Okudukça, dışına vuramadığı, kağıtlara dökemediği kelimeleri yakalıyor insan, Güzel bir yazı…
sesler, hiç sesler…
iç sesler.
Yüreğimizin karanlıklarındaki kömürlüklerinden incilere benzeyen cümleleri essiz güneşin aydınlığı ile nur dolduran alınlarımızda yine sizden bir cümle ve yine sizden bir yazıyı okumak ibrahimin babasına teslimiyeti kadar hoş ve musanın firavunun karşısındaki cesareti gibi güzel ve cesur cümleleri okumak, her yazılmış mısranın sonunda ey vallah demek gönlümüzde nur hey dost kalbimizde bir dal oldun desek ve seni senin istediğin gibi övsek ve göklere bulutların üstüne çıkarıp seni beklesek bir dahaki yazısı ne zaman ve O göklerden nezaman gelecek diye… Güzel olmuşluğa el sürülmez el süren ne bilirki güzel olmuşluğu… Atar damarı yerinden çıkarmak mümkün se senin yazılarınada güzel değil demek o kadar mümkün nurdal abi der artık sözlerimizi bitirir ama son olarak şunlarıda ekleriz eksikliğimizle yazdığımız yazımızın son kısımlarına; Bir kuş gönderiyoruz sana adı posta güvercini olan uzak diyarlardan ama gönlümüzün yakınlığında omzuna konsun diya nida ediyoruz selamlarımızı ve dualarımızı kendisi ile gönderdiğimiz posta güvercini ile ve kulağına iyiki varsın ve iyiki seni tanımışız derken hey dost yolun ve bahtın açık olsun dileklerimizi dileklerinin arasında bir dilek olarak RABBE ulaşır diye… selam ve dua ile..
Denize atılan şişe okur\un\a henüz ulaştı!
Ne çok beklenti içerisindeydim Nurdal abi.Paylaşmadığınız sıradan olmayan o güzelim cümleciklerinizi ne çok merak ettirdiniz…Öyle ki bir gece rüyama bile girmişti.Farkedemediğim kimi güzelliklere dokunabilmiştim düşünüşlerinizle.Sahip olunması gereken duyarlılığı,fark edişi ve incelik avcılığını yakalamıştım sizlerle.Bu yüzden çok değerli\ydi iç sesleriniz benim nazarımda.Bilseydim rüyamda Nurdal Durmuş’un yazısını okuyacağımı,daha iyi gözlemlerdim olayları.Ah Nurdal abi ah.Rüyamdan hatırlayabildiğim o kısacık bölümü bile ne “ah”lar çektirmişti bana bir bilseniz..
Ve şimdi aylardan sonra yazınız karşım\ız\da..
İşte “sahici seslerden bir ses;iH\iç Ses…”dedim ilk okuduğumda.
Bir kaç defa daha okudum sonra.Kurguladığınız cümleler ne kadar hoş ve hepsi ne kadar anlamlı.Hüzünlü güzelliğin ölümsüz ışığı yolumu ve ruhumu aydınlattı.
Teşekkürler Nurdal abi kuvvetli ışıklar düşürdünüz satırlarıma..
sağılacak tek harf bırakma kalemimde” dersen eğer, hayat verdiğin tüm kelimeler, tüm sesler yolunu kesip hesabını sorar eylülden.. “yakamı ellerinden kurtardığım sevgili(m) bilirdim” dediğin eylül, mahsunlaşır kelimelerin sitemkar bakışlarında.. işte esas o zaman kalbin,”kıyıları yağmalanmış şiir gibi” acır, kanar, incinir.. Ama zaten değil midir eylülün derdi de, ” kahkahalarından hüznünü koparıp; bir hayal çizmek aynada”..
o ne yaparsa yapsın sen susma!
susma ki, ipil ipil yağsın ellerimize “zaman aralıklarında tütüne sarılmış tüm şiiirlerin”..
susma ki, “kazanmak seni umursasın” hepimizi umursasın..
susma ki, açık kalsın harflerinin gözleri..
susma ki, yol bulalım cümlelerinin aydınlığıyla hüznün karanlık dehlizlerinde
susma!! bu kadar güzel cümleler kurarken; sakın susma!!!
1-soranlara “bir şeyim yok, iyiyim!” diyorum. oysa benim bir şeyim var!
2-yaşamak, ürkünç bir fırtına gibi mevsimlerime saldırıyor.
3-artık kaldırım kenarına oturup karıncalarla konuşmalıyım! kapım çalmalı. tanrı gelmiş olmalı! ya da, hayata şerh düşmüş bütün nebiler ellerimden tutmalı.
4-ya hiç, ya kıymet biç!
5-bilmiyorum bu kaçıncı yenilgim. artık hayatla vuruşmayacağım. her seferinde kalbimi lime lime ediyor. kırlarımda su gibi, su gibi biçimsiz koşuyor kısraklar ve kazanmak beni umursamıyor!
6-nuh son anda bileğimi kavrıyor.
— çok dünya yutmuşsun! ama oldu işte. kurtuldun!
7-
artık sus! sus ki, altlarından ırmaklar akan evler gerçek olsun. kilim silkelesin şehir çocukları tahta balkondan. genç ağaçlar yapraklarını döksün. gizleyelim mahrem yerlerini ruhumuzun. sus ki, ipil ipil yağsın yağmur!
8-sen yine hayat de adına, ben dallarından ölü serçeler sarkıtan söğüt.
merhaba nurdal bey!
o kadar güzel o kadar manalı ve aslında bir o kadar da iç gıcıklayıcı bir yazı ki sanki diğerlerinden daha sade ve anlaşılır … her cümlesi başka yerlere götüren yolculuklarla dolu….
ne diyim harikasınız…
ancak okuma fırsatı bulduğum için gerçekten üzgünüm.. ama dergiye ulaşamadım otuduğum yer çok kırsal bir yer..
allaha emanet olun .. böyle yazılar hep kaleminizin ucunda çıksın sizinle yolculuğa.. ama biraz da umutlu şeyler olsun
yani olabildiği kadar olsun… müdürüm.. kendinize iyi bakın selametle…SÖZ SUSAR .. GECE SUSAR.. DİLİM SUSAR..
Bazen öyle bir an kapıdadır ki ;
dört tarafınız oklarla çevrilidir..Kan revan olmuşturda içiniz o okları oyk edecek kudretiniz yoktur..
İzin verirsiniz…
Çün kü yalnız sınızdır..!
Söz susar …GECE KÜSER..,
Hiçbir anlamlı kelime dost olmaz DİLİMİZE..
DEĞER VERİDĞİMİZ İNSANLARIN SİZİN DEĞERİNİZE KARŞILIK İFADESİZ KALMASI VE SİZİ AYAKLAR ltına almasını anlamazsınız..
Böyledir işte..!
ses susar .. gece susar.. aslında kalp susar bilirsiniz…
en güzel en anlamlı kelimeleri bir araya getirsenizde ,karşınızdakinin algılamak istediği kadar anlatırsınz..
bir yol bulup kalbini fethettim sanırsız , çarptığınızda duvarına , boğazınıza düğümlenen hıçkırıklarınızlaarkanıza bakmaksızın gidersiniz.
eyvallah üstad eyvallah eyvallah…..
“ya hiç, ya kıymet biç!” hayatla vuruşunca seslerim hiç olur vuruştukça vuruşacağım sesler gelir haytla barışınca sesler sus olur susunca hiç olmayan seslerim olur…kıymet biçilir…sevinirim…hüzün sahnelerinden mutlu ve kazanmış olarak çıkarım______ellerine sağlık…serçeleri niye öldürdün anlayamadım ama:)
Çok güzel kelimesi bence anlatamaz bu yazının derinliğini.”ya da at üstüme günahlarını da, bir âdem boyu şiir yazayım sana. kurak baharlar gibi dolaş satırlarımda. mürekkep bulaşmış dudaklarıma içini değdir. sağılacak tek harf bırakma kalemimde. kısır bir aşk gibi erit ruhumu. kanım kelamımı kirletsin de güneşli gülüşüne yağmurlar katanın bereketi gitsin. vur elindeki kirli şarkıları dilime de hep yen beni, hep yenileyim sana. mağrur bir öfke gibi küllendir bedenimi. şah çektikçe vezirine kalelerime atlılarını gönder”Bu yazıya hangi duygu yoğunluğunda yazdın bilemiyorum ama kalbini bu kadar çok yorma taşıyamazsın zamanla ağır gelir YÜREĞİNE,KALEMİNE ,ELLERİNE SAĞLIK
Sesinden dinlemesi çok daha güzel olur eminim. Ben mi çok hızlı okudum sen mi çok hızlı yazdın onu anlamakta zorlandım bıraz.
Cümlelerini okurken daha önce hiç duymadığım cümleleri okuduğumu farketmek çok güzel oluyor.
Farklı bir anlatımın, farklı bir yorumun var farklılığına sağlık diyorum …
Güzel yüreğine sağlık, kalemine kuvvet…
sen ölü serceler sarkitan sögüt de adina, ben kiymetlimden aldigim ögüt.
yüregindeki sese saglik.
Okurken akıp gitti cümleler; bir de baktım ki sonuna gelmişim (nokta).
Yüreğine, kalemine sağlık Nurdal Abi.
Yazıya tek kelimeyle “eyvallah” diyorum.
12 Şubat 2009, 09:45
Aslında söylenecekler söylenmiş, karşımda olsaydın şapka çıkarırdım sadece…
Neden bu kadar gerçek? İnsan güzel bile diyemiyor. “Aman Nurdal Beyciğim bunlar ne güzel satırlar” laflarını söyleyecek yüzeyselliği Allah hepimize versin 🙂
bazen sözlerin canımı acıtıyor. içimde sakladığım tüm cam kırıklarını çıkarıp tekrar yüreğime batırıyorsun sanki.