Nevruz Kimin Bayramı!
Zerdüşt tarafından miras bırakılan ve birçok kültürde bahar bayramı adı altında kutlanan Nevruz maalesef ülkemizde ağzımızın tadını bozan bir meydan muharebesi ve meydan okuma algısından öteye geçemiyor. Güncel ve günden olması nedeniyle diğer kültürlerden değil, ülkemizde özellikle Kürt kökenli kardeşlerimizin sahiplendiği bayramdan bahsetmek ve biraz da aynaya bakmakta fayda var.
Hikâyeyi bilirsiniz. Kürtlerde Nevruz’un Demirci Kawa Efsanesine dayandığına inanılır. Kürt mitolojisindeki Kawa efsanesine göre, günümüzden 2500 yıl öncesinde Asurlu Zuhak adında zalim bir kralın emri altında yaşayan Kawa adında bir demirci vardır. Bu kralı tasvir ederken bir canavara benzetirler ve efsaneye göre her iki omuzunda da birer yılan bulunduğunu söylerler. Sözde bu kral, her gün bu iki yılanı beslemek için Kürtlerden iki genci sarayına kurban olarak getirtip aşçılarına bu iki çocuğu öldürtüp beyinlerini yılanlarına yedirirmiş. En sonunda bu zulümden bıkan ve bir şeyler yapmak isteyen Armayel ve Garmayel adlı iki kişi kralın sarayına aşçı olarak girmeyi başarırlar. Kralın yılanlarını beslemek için kurban edilen çocuklardan sadece birini öldürüp diğerinin gizlice saraydan kaçmasına yardımcı olurlar. Böylece ellerindeki bir insan ile kestikleri bir koyunu karıştırarak yılanlara verip her gün bir çocuğun kurtulmasını sağlarlar. Saraydan kaçırılan bu çocukların Kawa adlı demirci tarafından gizlice eğitilerek bir ordu haline getirilirler. Demircinin liderliğindeki bu ordu bir 20 Mart günü zalim kral Zuhak’ın sarayına yürüyüşe geçer ve Kawa kralı çekiç darbeleri ile öldürür. Bu zafer nedeniyle Kawa etraftaki tüm tepelerde ateşler yakar ve yanındakilerle birlikte kutlamalar yapar. Böylece Kürt halkı zalim kral Zuhak’tan kurtulmuş olur ve ertesi gün ilkbahar gelir.
Bu miti (mitolojik hikaye) ilk öğrendiğimde bırakın buna inanmayı bir hikâye olarak bile ilginç bulmamıştım. Olsa olsa bir çizgi film senaryosu olur, diyebileceğim bir metin algısı oluşmuştu. İnanma ihtiyacından doğan saçma bir hikâye kurgusu…
Ama en az bu hikâye kadar inanamadığım ve saçma bulduğum bir başka olay daha var. O da maalesef günümüzde yaşanan Nevruz Meydan Muharebeleri’dir.
Bu toplum varlığını sürdürdüğü her dönemde, her çağda çok büyük acılar çekmiş; acılarından sabırla çıkmayı ve bahara kavuşmayı başarabilmiş insanlardan oluşur.
Bu toplum “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” sözünü hep önemsemiştir.
Hangi dinden, mezhepten olursa olsun insanlık ve komşuluk ilişkilerini “kokusu gitmiştir” düşüncesiyle pişirdiği yemeği bölüşerek imar etmiştir.
Gelen tabağın geriye boş gönderilmediği bir insani ilişki metodunu dünyanın bütün sosyolojik tanımlarına meydan okurcasına hayatın merkezine yerleştirmiş ve kadim bir medeniyet inşa etmiş toplumdur.
Evet, bu toplum büyük devrimler ve büyük acılar yaşamıştır.
Evet, bu toplum büyük savaşlar, büyük darbeler ve büyük kırılmalar yaşamıştır, ama hiçbir zaman hıncını sokaklardan, aynı toplumda yaşayan bir başka kardeşinden, sokaktaki masum Serap’lardan, belediye otobüslerinden, işyeri taşlamalarından, sokaklardan, sivillerden almamıştır.
Bu toplum savaş algısını bile yaşlılara, çocuklara, kadınlara dokunmamak üzerine planlamış insan öldürmeyi, ülke fethetmeyi değil; insan fethetmeyi amaçlayan bir medeniyetin temsilcisidir.
Bu toplum, bir haksızlık karşısında masumiyetini cezalandıranları Allah’a havale edip tevekkül kuşananların yaşadığı dünyanın en gerçekçi adalete duygusuna inanların yurdudur.
Siz bu topluma ne yaptınız böyle?
Sabah işe gelirken radyoda haber bültenleri yeni bir dünya savaşından bahseder gibi tedirgin edici uyarılar yapıyorlardı.
Neden?
“Sokaklarımızı kan gölüne çevirecekler.” cümlesini bu ülkede kendine yakıştıracak tek bir Kürt var mıdır?
Varsa neden kendini Kürt diye tanımlar?
Neden “Bizi ötekileştiriyorsunuz…” derken ısrarla bu kimliğe vurgu yaparak asıl ötekileştirmeyi kendi yapar?
Neden Kürt Türk, falan filan değil; her şeyden önce insan olduğumuz unutulur?
Hangi aklı başında insan, içimizde açan bahar çiçeklerine Molotof kokteyliyle saldırır?
Hangi insan cani bir terör örgütünü içinde bahar geçen bayrama ortak edebilecek kadar çıldırmıştır?
Sorular sorular sorular…
Üstelik ortada bir bayram varsa bu sadece falanın filanın değil, bu toplumun bayramı değil midir?
Bugün ötekileştirildiklerini iddia eden Kürtler meydanlarda beraber bu bayramı kutlamak istesek, Türk bayrağının açılmasına izin verecek erdemi ve olgunluğu gösterebilecekler midir?
Ellerine kaldırım taşı, Molotof kokteyli vererek çocuklarına polis taşlatan ailelerin amacı bahar geliyor diye kutlama yapmak mı, yoksa zalim kral Zuhak’ın intikamını bu ülkenin güvenlik kuvvetlerinden almak mıdır?
Esenyurt’ta İETT otobüsüne atılan Molotof kokteyli yüzünden yanarak ölen Serap, Ankara, İstanbul şehirlerinde kendini patlatarak öldürdükleri insanlar hepimizin kızı, oğlu, kardeşi, ailesi değil miydi?
Diyarbakır’da çocukları hendek başında ölüme terketmek, ellerine silah verip ‘öldürün’ emri vermek, okuldan çıkan öğrencileri bombalamak Zuhak’ın yaptıkları kadar zalimce değil mi?
Bir kere de meydanlara toplanıp Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia eden bu zalimlere karşı “Defolun!” diye bağırmak niye kimsenin aklına gelmez?
Siz ne yaparsanız yapın:
Bu ülkenin insanları kandil geceleri birbirleri için dua etmeyi, birbirlerine selam vermeyi, her cuma cami çıkışı birbirleriyle kucaklaşmayı bırakmayacaklar!
Her bayram namazı çıkışında tanımadığımız insanlara sarılarak kardeş olmaya devam edecekler!
Kurbanlarını ayrım gözetmeksizin dağıtmaya; uzakları yakınlaştırmaya devam edecekler!
Siz ne yaparsanız yapın, bu toplumun insanları birbirlerini sevmeye, bir arada yaşamaya ve birbirlerine çorba pişirip götürmeye devam edecekler.
Siz ne yaparsanız yapın, zalim Kral Zuhak’ın elinden sizi kurtaran iyi insanlar var olmaya devam edecek.
Ve bahar kursağımızda bıraktığınız yaşama sevincine rağmen gelecek.
Nurdal Durmuş
Yazarı Sosyal Medyadan Takip Etmek İçin;web : http://www.nurdaldurmus.com
facebook : http://www.facebook.com/nurdaldurmus
twitter : http://www.twitter.com/nurdaldurmus
işime yaramadı valahha
Evet rodikendal’ın yazdığı efsande var ama Durmuş’un yazdığı da var. Sonuçta ikisi de efsane. Yanlış olan bir şey yok. Gerçek olan tek şeyse “Ve bahar kursağımızda bıraktığınız yaşama sevincine rağmen gelecek” cümlesidir.
Öncelikle çok mantıklı şeyler yazdığını söyleyemeyecem çünkü faşizan sisteme sende kurban olmuşsun yazdıklarının içerisinde halkı suçlamaktan başka bir noktaya değinmemissin o halkın üzerine bomba yağdıranlar çokmu mahsum izin verselerdi o kadar insan ve polis yaralanırmiydi o kadar para ve pul heba olurmuydu hacı zengin yoldaş polislerin silahından çıkan gazdan dolayı ölürmüydü hayır ölmezdi sadece tek tarafı suçlamaktan vazgeçelim empati kurup her iki tarafıda düşünelim bu arada zuhak değil dehak ayrıyeten sağında ve solunda yılan yok sadece kendi hastalığına derman olur diye kürt gençlerini öldürüyor. Sen bi gazetecilik görevini yerine getirmiyorsun durmuş kınıyorum seni…
kandil geceleri dua edenlerin çoçukları doğudaki insanların köylerini neden yaktı.ben etrafa taş atanları desteklemiyorum ve insanların özlerini kabul etmeyen köylerini yakanlarada lanet okuyorum.nemutlu insanım diyene.
Bir ülkeyi ele geçirmenin en koly yolu insanlarını ortak değerlerinden uzaklaştırıp bencilleştirmek farlılıkları ortaya çıkararak birbirine düşürmektir diye düşünüyorum.Güzel bir yazı olmuş.Daha çok kişinin okuyup düşünmesi için paylaşıyorum.Yüreğine ve eline sağlık…
Siz ne yaparsanız yapın: Bu ülkenin insanları kandil geceleri birbirleri için dua etmeyi bırakmayacaklar! Bir bayram namazı çıkışında tanımadığımız insanlara sarılarak kardeş olmaya devam edecekler! Kurbanlarını ayrım gözetmeksizin dağıtmaya; uzakları yakınlaştırmaya devam edecekler! Siz ne yaparsanız yapın, bu toplumun insanları birbirlerini sevmeye, bir arada yaşamaya ve birbirlerine çorba pişirip götürmeye devam edecekler. Siz ne yaparsanız yapın, zalim Kral Zuhak’ın elinden sizi kurtaran iyi insanlar var olmaya devam edecek. Ve bahar kursağımızda bıraktığınız yaşama sevincine rağmen gelecek. Nurdal Durmuş (herşeyi bu cümle içinde .baska söz gerek yok bence.tesekkürler Nurdal kardeşim
Bu tahlillere katılmamak (en azından benim açımdan) mümkün değil. Lakin hakikatte, kandil gecelerinde biribirimize dua edecek kadar olumlu değil.Bu savaşın fitilini ateşleyenler öylesine zamana yayarak hedefe varmayı hesap etmişler ki, toparlanabilmek çokta olası gözükmüyor. En yakın örneği Van Depremi’nde tek yumruk olarak canımızdan can gittiğine inanarak yaptığımız yardımların, şamar misali suratlatımıza çarpışı oldu. ”BİZİ 7,2 YIKAMADI SEN Mİ YIKACAKSIN T.C?” Diyen bir zihniyetle ortak paydada buluşmak, bayram sabahlarını, kandil gecelerini birlikte eda edebilmek bu günkü şartlarda kendimizi kandırmak olur sadece..Çözüm mü? Burada yazarsam bir kez daha FAŞİST damgası yemektek imtine ederim..:)