Kış Masalı
Kış Masalı
Kış masalımız, bir odanın buğulu camından dışarıya bakarken bana eşlik eden müzikler, şiirler ve kahve eşliğinde yazılmıştır.
Masal, Kahve, Kar, Şiir ve Şarkı Seven İyi İnsanlara…..
I
‘Poljuscka Poşye’ isimli bir Çingene şarkısı çalıyor.
Şairler, “Kış, şiirsel bir mevsimdir.” diyorlar. Peki, aklım bomboşken bu şiirsel mevsimin ilham perileri bana ne yazmam gerektiğini hatırlatacak mı? Haber bültenleri fırtınayı, karı, buzu yüklenip kapımıza gelen kışın kentleri nasıl esir aldığını anlatıyor. Kimse evinden çıkmasın diye anonslar geçiliyor. Nükleer savaş ilan edilmiş gibi konuşuyor spiker. Hep eve davet var. Bir deli çıksa, “Herkes sokağa, kartopu oynamaya çıksın!” emri verse ne güzel olurdu. Baudelaire’in deyişiyle “ev”in içtenliğini artırıyor kış. Baudelaire soruyor: “Güzel bir konut kışın şiirselliğini daha da artırmaz mı?”
Bilmiyorum Baudelaire! Konutlarımız eskisi gibi güzel değil. Senden sonra epeyce modernleştik. Kartpostallarda gördüğümüz ve senin tarif ettiğin çatısından buzlar asılmış ahşap ev falan kalmadı artık. Dolayısıyla, kışın şiiri “Her şeyin farklılaştığı, çoğaldığı duygular! Kışın yedekte tuttuğu içtenlikler ve içtenlikle kuşandığımız incelikler” galiba. Yahya Kemal’in ‘Kar Musikileri’ şiiri uzaktan uzağa kendini söyletiyor burada: “Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu / Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.”
II.
Sonbahar Filminden’ ağıt!
Alıp çocukluğuma götürüyor. Henri Bachel‘in, masal ile gerçeğin birbirine karıştığı kış gecelerine, bir çocukluk hatırasına belki de: “Gece oturmasına gelen komşularımız, ayakları karların içine gömülerek, başları da fırtınada kaybolarak evlerine dönerken bana öyle geliyordu ki, çok uzaklara, cadıların, kurtların ülkesine gidiyorlardı. İlk okuduğum masal kitaplarında olduğu gibi, arkalarından bağırmak istiyordum: Tanrı yardımcınız olsun!”
Baudelaire, içeride olan biteni görebilirse kış üzerine yeni soyutlamalar yapabilir diye geçirdim içimden. Belki okumanın evin şeklinden daha güzel bir eylem olduğunu, daha şiirsel olduğunu bile düşünebilir!
Âh beyaz mucize! Her şeye hükmünü geçiriyor, egemen olan bütün sistemleri alaşağı ediyor, fiyakalarını bozuyor. Ali Çolak’ın deyimiyle “Her şeye gücünün yettiğini, olmazları oldurduğunu iddia eden insanoğluna haddini bildiriyor. Kar, kendinde ilahi bir güç vehmetmeye başlayanlara ‘acz’ini hatırlatıyor. Ve insan, bir kere daha ‘insan’ olduğunun, ‘eksik’ olduğunun; aslında hiçbir şeye gücünün yetmediğinin farkına varıyor.” Siz siz olun kulak asmayın şu ‘Kar Türkiye’yi teslim aldı, kar yağışı yolları kapadı, kar bilmem ne kadar can aldı…’ laflarına! Bu beyaz örtü, biz Âdemoğulları için iyisinden bir eğlence, hesaba gelmez faydaları olan bir nimettir. Her kar yağışında vazifelerini yapmayarak bu zarif ve şiirli armağanı bir felakete dönüştüren devletin kurumları ve metropollerin anayollarını bile açamayan belediyeler utansın!
Kar yağınca hayat duracakmış, dursun! Sanki durmayan, işleyen bir hayatın bize mutluluk getirdiği mi var? Kar yağsın ve hayat dursun! Okullar tatil olacakmış, olsun! İşler aksayacakmış, aksasın! Çocuklar sokaklarda pür neşe, insanların yüzü güleç, hayat dingin… Daha ne istiyoruz! Şu ‘durmayan’ hayatın hangi ‘nimetleri’ bize bu güzellikleri bağışlıyor ki!
Kötü mü?
III.
Noire Desire – Le vent nous portera (Rüzgâr bizi savuracak) isimli şarkısı başlıyor.
Epeydir ciddi bir zırh gibi kuşandım bu şarkıyı.
Sıcak bir odanın buğulu camından dışarıya bakınca kış; hiçbir zamanın olmadığı kadar şiirsel. Kar, şiiri bütünleyip çoğaltmak için bulunmaz fırsatların bohçasını açıyor önümüze. Unutmak için, acıların içimizi tırmıkladığı kanayan yerlere buz koyup yaraları hafifletmek gibi iyi geliyor kış! Aşırı buzlanma tabelalarını bile beyaz örtüyle kapatıyor şiir. Beyaz örtülerini giyecek gelinlik kızlar kadar heyecanlanıyor insan. Beyaz örtüleri kefen olmuş ölüler kadar cansızlaşıyor!
“Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
Büyük yalnızlığını dünyanın.” Dranas.
Kış Masalı

Wilson Bentley kar tanesi fotoğrafları
Bir kar tanesinin mikroskopla büyütülerek çekilmiş fotoğrafına hiç baktınız mı?
Bir kar tanesi şiir değilse, nedir şiir?
Umut değilse, nedir umut?
Mucize değilse, nedir mucize?
Aşk değilse, nedir aşk?
Güzellik değilse, nedir güzellik?
Sanat değilse, nedir sanat?
Hayat değilse, nedir hayat?
Kış Masalı
IV.
Bu kadar övgü yetmezse size aşk ilan edeceğim Bay Wilson Bentley!
Ben bir adam seviyorum diye yazacağım! Kar kadar şiir bir adam!
Dünyanın haber bültenleri karardığında, haber bültenlerinin ve belediyelerin savaş ilan ettiği bir düşmanı sevmeme neden olan bir adam!
Kardan adam!
Kendinizi aydınlık, bembeyaz bir düşün içinde bulacağınız bir adam!
Meleklerin kanadında yeryüzüne inen her kar tanesini önce sizin kalbinize konduran bir adam!
Kar taneleri erimesin diye düşüncelerinizi sıcak, kalbinizi soğuk tutacak bir adam!
Sonrası mı?
Sadece bu adamı değil, belediyenin düşman ilan ettiği kar tanelerini de seveceksiniz!
Sevgili Wilson Bentley seni anlatmadan önce bana eşlik eden şarkıyı yazmalıyım;
Yaşar, Cezayir Menekşesi
Sevgili Wil, hatırlar mısın? Henüz on beş yaşındaydın. Seni uzaktan seyredenler elinde ki o tepsiyle ne yaptığını anlamaya çalışırlarken içine bakar, kar tanelerini değil, delirmiş bir adam görürlerdi! Senin tepside gördüğün tek gerçekse yeryüzüne ayet gibi inen kar tanelerinin her biri bir diğerinden farklı muhteşem şekilleriydi. Henüz 15 yaşındaydın. Akranların kardan adam yaparken sen yağan her kar tanesinin kendi mikroskobuna konmasını isteyecek kadar âşıktın. Gökyüzünde uçuşan milyarlarca kar tanesini, uçurtmasının peşinden koşan çocuklar gibi görebilmek, hepsini tepsisine sığdırabilmek ve her birinin resmini çekmek istiyordun. Kimsin sen hey deli çocuk!
Wilson Bentley:
Kar tanelerini ilk kez inceleyen bilim adamı. 17 yaşına girerken, bütün aile paralarını biriktirmiş ve ona 100 dolar’a bir fotoğraf makinesi almışlardı. O günler için bu fiyat küçük bir servet demekti. İki yıl boyunca Wilson Bentley, kar tanelerinin fotoğrafını çekmeye çalıştı. İlk fotoğrafını çektiği gün, defterine şu notu düşmüştü:15 Ocak 1885. sıcaklık 2c, rüzgârlı bir hava. Yaklaşık 13 mm boyunda kar taneleri düşüyor. İlk kar kristallerinin fotoğrafı çekildi! Wilson Bentley, bazılarının gözünde gerçek bir deli! Tarihe kar tanesi adam olarak geçen Wilson Bentley, kar tanelerinin fotoğraflarını çekebilen ilk insandı. Kar kristallerinin altıgen ve olağanüstü bir güzellikte resmeden ve insanlığa gösteren ilk insan! Her kar tanesinin parmak izimiz gibi birbirinden farklı şekillerde olduğunu gösteren ve kanıtlayan ilk insan.
Ömrü boyunca Bentley, kar tanelerini izlemeye devam etti. Wilson Bentley, tam kırk yıl boyunca kar tanelerini fotoğraflamayı sürdürdü. Dünyada kar taneleri hakkında en çok bilgi sahibi olan kişi olarak bilindi ve kar tanesi adam olarak meşhur oldu. Zaman zaman, yakaladığı bir kar kristalinin erimemesi için nefesini tutarak çalışan bu adam, o eski makinesiyle tam 6000 fotoğraf çekti. Altmış yaşlarındayken, kar taneleri hakkında yazdığı kitabı basıldı. Dostlarının anlattığına göre ölümünden bir hafta kadar önce çok soğuk ve karlı bir havada dışarıya çıkmış, yeryüzüne ağır ağır süzülen, bu kristal çiçeklerin resmini çekmeye devam ediyordu! Her zamanki gibi, kocaman bir fötr şapka, kalın bir palto ve siyah eldivenlerini giymişti. Bu kısa boylu ufak tefek adam, yeryüzüne düşen bütün kar tanelerinin fotoğrafını çekmek isteyebilecek kadar büyük bir yürek taşıyordu.
V.
Biz İstanbul’dayız ve iki gündür kar yağıyor. Siz, bulunduğunuz kentte belki bir haftadır kar altındasınızdır. Sizinle bulunduğunuz kasaba ya da kapalı köy yolunuzla ilgilenmeyen bir medyamız var. İstanbul’a bir kar taneciği düşmeye görsün; nükleer savaş çıkmış gibi anonslar geçilir. Televizyonların haber bültenleri, yol durum raporlarıyla açılır; sonra Meteoroloji’ye bağlanılır, kriz merkezlerinden haber alınır. İşte, işin en eğlenceli bölümü budur. Siz şehrinizdeki yoğun kar yağışı nedeniyle eve hapsolmuşsunuzdur; kasabanızın okul yolunda çocuklar donmuştur. Ve televizyonda birileri sizi “yaklaşmakta olan kar tehlikesine karşı” uyarıp durur. Ya da tersi olur. İstanbul’daki spiker, “Şu anda dışarıda kar serpiştirmeye başladı.” der. Pencerenize koşarsınız, güzelim bir kış güneşi size gülümser.
Bana gülümseyense fötr şapkalı sevgili dostum Wilson Bentley oldu.
Şiire benziyordu. Feridun Düzağaç, Düşler Sokağı’nı söylüyordu!
Kış Masalı
Kış Masalı oku / 2015 Ocak, İstanbul
Nurdal Durmuş
Kış Masalı
Nurdal Durmuş Sosyal Medya Hesapları.
Takip Etmek İçin;
Kaynak belirtilerek alıntı yapılabilir!
[Yazar Ali Çolak’a teşekkürle]
Nurdal Durmuş
Kış Masalı
ış Masalı
Kış Masalı
Kış Masalı
Dursun ya dursun hayat bir süre dursun
Herşey den daha fazla daha da fazla sonu yok bunun. Yüreği güzel abim yüreğine sağlık
Harika bir yazı
Harika bir yazı. Paylaşım için teşekkürler..
saka bı yanada harbiden çok güzel yazi… güzelden de güzel. Uludağ sözlükten gördüm sitenizi çok beğendim.
sen de kimsin hey deli adam! Ne müthiş bir anlatımdır bu böyle!…kar masalınız fevkalade…bir kar kristali kadar değerli yüreğinize/kaleminize sağlık…..
Güzel bir kar masalı dinledik sanki.. kar yağmasada yazının güzelliğinde Wilson Bentley kar tanelerini tek tek üzerimize serpiştirdi sanki..her kar yağışında siyah pardesümle dışarı çıkar en az yarım saat üzerime düşen kar tanelerinin güzelliğinde unuturdum tüm dünyayı teşekkürler nurdal abi ellerin dert görmesin..
Merhaba Pınar hanım.
Blogda yayınlanan yazılara yapılan okur yorumları editör tarafından denetlenmekte, okurların art niyetleri, gizli açık herhangi bir düşünceleri olup olmadığı konusunda kasıt aranmadan otomatik olarak onaylanmaktadır. Bahsettiğiniz anlamda herhangi bir yoruma rastlanmamış veya yapılan yorumlar bu düşünceyle okunmamıştır. Yorum yapanların kimlik ve kişilik bilgileri hakkında herhangi bir inceleme, araştırma yapılmadığı gibi bahsettiğiniz anlamda bir art niyetleri olabileceği de düşünülmemiştir. Tarafımızı ilgilendiren tek şeyin yazılan satırlar, bu satırların kim olduğuna bakılmaksızın okura ulaşma biçimi ve cümlelerin aramızda kurduğu estetik ve art niyetsiz dostluktan ibarettir. Saygılarımızla.
Yazı kadar, yorumlar da can alıcı. Gizem, hüzün, özlem, aşk dolu yorumlar okuyoruz. Arkası yarın dizilerine dönüşen yorumlar. Birbirini takip eden örtülü ilan- ı aşklar…
kar gibi haarika bir masal… Ya sen ne güzel bir adamsın…
Dun istanbulda kar haberlerini duyunca senden boyle bir oyku beklemistim. Bugun dileklerim yerine geldi, yazini okudum.
tek kelime ile masal.Birak su istanbulu kac git koyune masal yarim kalmasin be cocuk.
Sanırım ben hayatta geç tanıyanlardanım sizi ama kaybedenlerden olmayacağım kesin 🙂 Şimdi seni hiç tanımadan ben bu yazıyı okumuş olsaydım evet yine hayran kalırdım ama eksik kalırdı duygularım anlayamazdım belki, sen çocukluğum diye yazarken senin nasıl bir çocuk kalbe sahip olduğunu o gözlerindeki çocuğu görmeseydim eğer… Meğer daha ne kadar okunacak yazın ne kadar kıskanılacak satırların varmış… Sözcüklerim tükeniyor okuduklarımın karşında bildiğim alfabede anlatmaya yetmiyor duyduğum hayranlığı ve ben bugün anladım ki aciz kalıyor kelimelerim yazdıklarınız karşısında.. Bazı insanlar sihirlidirler, unuttuğunuz şeyleri hatırlatırlar size işte siz öylesiniz…
bütün yaraları usulca örter ya kar, Yaradan bazılarını kartanesi gibi örten yapmıştır bazılarının kalplerine. Sen de öylesin, örtensin kalbi… Tüm karanlıklar, umutsuzluklar, her çaresizliğimize rağmen dışarda kalır,”ben de sana…”
Şiir gibi.. Nerdeyse nefessizlikten ölmek üzere idim..Yazı bitti derin nefes aldım.. Her kar tanesine bir masal..Kar oldum, kış oldum, fırtına oldum, çocuk oldum, bilim adamı oldum, şair oldum, şiir oldum.. Yani bu masalda ben herşey oldum.. Yüreğine, emeğine, düşüncene sağlık.. Elinden kalemin hiç düşmesin ya da klavyen bozulmasın :))
Harika bir kış masalı.. Bu kadar övgü yetmezse size aşk ilan edeceğim…..
ya sırf kar gorucez diye ipsala sınır kapısına kadar gittik. hatta macera arıyoruzya meteorolojiye güvenerek yolda kalırız kesin, diye 1 kasa ekmek 4 kangal sucuk 1 damacana su attık arabanın arkasına ama nafile kar felan yok istanbulda kurudu mubarek şehir. aglmak istiyorum.
Ben seni çocukluğuna götüren nenni nenni adındaki Karadeniz ezgisini merak ettim abi, mümkünse linkini bekliyoruz.
KARLI HAVADA NARGİLE CEKTİ CANIM
çocukluğuma geri döndüm bu yazınla nurdal. ağzına yüreğine sağlık….
Kalbi kar kadar narin,aydınlık,temiz adam.Bu güzel satırlar ancak senin kaleminden dökülebilirdi. Bize karın yağışındaki nimetleri,bu yazı üzerine söz söylemiş olan kalemleri,ve beyaz mucienin tüm güzelliklerini anlatan adamı ,yani senide biz çok sevdik…yine çok güzel bir yazı olmuş.Eline sağlık,yine benim duygularımın tercümanı olmuşsun.içten içe kızıyordum ,kar yağışı üzerine yaygara kopartıldığı için ,ve bu sabah işe gelirken sıcak bir ortamdan lapa lapa kar yağışını elimde bir fincan çayla camdan seyredeceğim hayali bile heyecanlandırmıştı.üstüne birde bu yazıyı okuyunca gerçekten çok mutlu oldum…SENİ iyiki tamımışım…
kar taneleri erimesin diye düşüncelerinizi sıcak,kalbinizi soğuk tutacak adam!yeryüzüne düşen her kar tanesini resmedecek kadar büyük bir yürek
ne kadar teşekkür birikti şimdi.
bu güzel yazıya mı?
ilk kez duyduğum wilson’un yaptıklarını öğrendiğime mi?
şiir tadında hissettirdiğin kışa mı?
sana mı?
kazmanın, küreğin popüler olduğu bir ayda doğduğumdan yazı sevmediğimi sanardım. iliklerinin üşümesi sıcağın üfletip püfletmesinden daha kıyak. hiç kardanadamım olmadı. o kadar vaktim olmadı oynayacak. ama kemiklerimin kırılmasını hiçe sayarak 2 grubun savaşması kadar güzeli olamaz. keşke her savaş bu kadar samimi olsaydı. wilson bentley bize çok şey kattı. kulağımdaki müzik düş sokağı sakinleri’nin.
camdan arka bahçedeki çocuklara seslendim: “yere yatırın! arkanda dikkat et!” sonra yaşlanmış bir araziye gidip “olur ya” şarkısını dinledim. şiir gibi gerçekten…
Nurdal abi çingene şarkısı gerçekten harika.uzun zamandır arayıp bulamadığım bi müzik.v sonunda senin sitende buldım.çok mutlu oldum.en az çocuklar kadar…çok teşekkür ederim.sair zamanlardan dinlemiştim bu şarkıyı ve hala burda duymak çok güzel.akıldan silinmiycek bi radyo nostaljisi bıraktınız tarihe.yaralara böyle küçük tınılarla merhem,genç gönüllerin hayatlarına büyük umut ve neşe bıraktınız.teşekkür ederiz..