23 Mayıs 2011

Kendime Mektuplar [2]

ile Nurdal Durmuş

Kendime Mektuplar

Sevgili ben,
Bu günlerde, ünlem ve soru işaretlerinden müteşekkil yaşadığın bütün zaman dilimlerinde, belki de yaşamının bütün ırmaklarının kuruduğunu düşünüyorsun.

Bir anda “En çok beklenen, en beklenmedik anda gelendir.” misali, karamsarlığının üstüne doğru hızlı ve coşkun akan bir ümit selinin gelip, hayatın dermanı çekilmiş kollarına su vermesi gibi ‘Şehrin içinde, hayatın ortasında ve ölümün kıyısında’ bir başına, öksüz, dağınık ve halsiz kalmış kaldığını…

Tam da “Artık her şeyin sonu, ben bittim, tutunduğum bütün dallar kırıldı.” dediğin bir zamanda, nereye gittiğine bakmadan bindiğin bir yolcu otobüsünde ya da martıların eşlik ettiği bir vapur yolculuğunda tanımadığın bir yol arkadaşı kendi hayatının şaşırmış pusulasının farkında bile olmadan, içine değmeyen onlarca cümle kurgulayıp karamsarlığına nasihat tacı giydirmeye çalışabilir.

“Herkesin anlatılmaya değer bir hikâyesi vardır.” diyerek, hiç istemesen de, kim olursa olsun sana anlatılan sade, ama gerçek dışı hikâyeleri, verdikleri abartılı nasihatleri, sabırla dinlemekten asla vazgeçme!
Çoğu kez, ruhunu parçalara ayıran geçici bir sıkıntının anlık esiri olsan da uyku ile uyanıklık, düş ile gerçek, yalan ile doğru arasında duyduğun bir cümle hayatının ışıksız kalmış köşelerini aydınlatmaya neden olabilir.

II
Sevgili ben,
Kim sana, yaşadığın ana isyan etmeni öğütleyen, şükrünü unutturan anlamsız masallar anlatıyor, sonra da cümlelerine serpiştirdiği zehirli harflerini yanına alıp ateş yollarında yürümeye devam ediyorsa, bu kaybolmuş kişiden biran önce kurtulup kendi yoluna gitmeyi de sakın düşünme! Bir insanı kurtaranın, bütün insanlığı kurtardığını öğütleyen Sevgililer Sevgilisi’nin nasihatlerini, kendini bilmez insanların gereksiz cümleler doldurdukları heybelerine yükleyebilirsen, elbette ki “Seni öldürmeye gelen, sende hayat bulacaktır.”
Biliyorsun “boş vermek hiçbir şeydir ve hiçbir şey boş vermek kadar anlamsız değildir.”

III
Sevgili ben,
Bilmem farkında mısın? Hayatını, yazdığın her satırda, adi bir suçlu gibi yargılayıp bıkmadan sorguluyorsun. Niçin her şey apaçık ortadayken, bu kadar bilinmezliklerin peşinden koşuyorsun?
Biliyorum, döndüğün her köşe başında bireysel kötürümlerin, seni benliğinden uzaklaştıran anlamsız davranış biçimlerinin karşına çıkmasına çok kızıyor, çaresiz kalmanın verdiği üzüntüyle kahroluyorsun. Yine de hayatın boyunca sana uğramamış ve hiç tanımadığın öfkelerin bilmediğin bir zehir arkından gelip içtiğin suya karışarak seni aklıselim düşünemeyen bilinçsiz bir sürü yapmasına izin verme!

Biliyorum, umutsuz olmaz. Hayatının bir gün güzel olacağını elbette ki düşün! Ama bunun hiçbir şey yapmaksızın, sorumluluk almaksızın, çaba harcamaksızın olmayacağını kesinlikle unutma. Sonuçta bedelini ödemeden kazanılan bütün özgürlüklerin aslında seni daha çok esir ettiğini hiçbir zaman aklından çıkarma. Çünkü özgürlük, bedeli gerçekten çok ağır olan bir mücevherdir.
Bu yüzden zihin özgürlüğü kolay kolay kimsede bulunmaz.
IV

Sevgili ben,
Kaçmak sende neden alışkanlık haline geldi? En kötüsü de kendinden kaçıyorsun. Aynalara baktığında birden fazla gördüğün kaç yüz olduğunun farkında mısın? Sahi hangisi gerçek sensin?
En iyisi artık “Olduğun gibi görün; göründüğün gibi ol!” sözünü hayat felsefesi diye anlatırken, benliğine ait olmayan maskelerle dolaşma!
Sevgi üzerine bu kadar fazla cümle kurgulamışken, kendi hayatından nefret etme!

“Oku!” emrini bilmişken ve ilk duyduğunda hayretle irkilmişken kitaplardan bu kadar uzak durma!
Elin kaleme, düşüncelerin kelimelere tutundukça yazmaktan vazgeçme!
Bir şeyleri düzeltecek kadar bilgi ve tecrübeye sahipken, boş vermeyi seçme!

Hoşgörülü olmak dururken, tahammülsüz olmayı kendine yakıştırma!
Günün adamı değil, gönül adamı ol!
Gönül zenginliği kanaatsizliğini doyurur, aç gözlü olmayı seçme!
Karanlığa küfretme, yıldızları seyret!
Kötü günde de dostlarının yanında ol!
“Bana değmeyen yılan bin yaşasın.” nemelazımcılığını kabullenme!
Gününü anlamlı yaşa!
Yarının kaygılarıyla bugününü mahvetme!
Umutlarını her mevsim yeniden yeşert!
Yürümeyi öğrenmeden koşmayı düşünme!
Hayatın gerçeğe yakın pencereleri dururken, hayallerle avunma!
Umursamanın umut olduğunu düşün!
Her gün yeni şeyler öğrenmen gerekirken bildiklerinle yetinme!
Renklerin mavisini seviyorsun diye siyahlardan nefret etme!
Aşk en büyük yanılgın olsa da en büyük yenilgin olmasın diye dikkat et!

Nurdal Durmuş

Bu sayfada yayınlanan tüm içerikler telif haklarıyla korunmaktadır.

Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, paylaşılamaz, yayınlanamaz.

Sosyal Medya Hesaplarını Takip Etmek İçin;

InstagramFacebookTwitterLinkedin