12 Aralık 2010

İtiraf Etmeliyim Berbat Şarkı Söylüyorum!

ile Nurdal Durmuş

(I)
-iyi misin?
-bilmiyorum ama arabaya bakınca iyi olmam normal değil! mucizelere inanmam ama kurtulmuşuz! dizlerimde sıcaklık hissediyorum ve başım ağırıyor.
-dizlerin sıkışmış, kanıyor. bütün camlar gibi ön camda kırılmış, sanırım başını çarptın.

sedyedeyim. yağmurlu bir karanlık! sokakta, sırtüstü yatarken yağmurun elleri anne eli kadar şefkatli dokunuyor bedenime…
acılarım sel sularına karışmalı belki.

sokakta kesik kesik siren sesleri… mavi kırmızı aydınlanan gece karanlığı.

-lütfen kolunuzu uzatır mısınız?
-ben iyiyim!
-beyefendi adınız nedir? beni duyabiliyor musunuz? cevap verebilecek misiniz?
-nurdal durmuş. baba adı ce… anne adım Hi… tc numaram: 139…..
-çok güzel. lütfen sakin olun hepsi geçecek!
-ben iyiyim dr hanım. siz sakin olun!
tansiyonunuz 6/3. şoktasınız ve titriyorsunuz!
– benim tansiyonum genelde düşüktür! (umut)
-en yakın hastane ümraniye eğitim araştırma, oraya götürelim.

istanbul trafiğinde en kolay ulaşım aracındayım, ambulansta. artık siren seslerine karışmalıyız. bedenimize açılmış yaraları, acıları iyi edecek bir doktor gerekiyor. biraz bahar, biraz aydınlık, güneş, ısınacağım ve huzurla uyuyacağım bir yatak ya da mezar gerekiyor. olsun artık, ne olacaksa olsun!
kimseye söyleyemiyorum ama ben hiç iyi değilim!

(II)
hayatla aramı açtım!
daha sade, daha rütbesiz, şerlerden daha uzak kendi kıyılarımda yaşamak istiyorum.
itiraf etmeliyim berbat şarkı söylüyorum.
radyo programlarımı ve sevdiğim şarkıları erteliyorum.
dilimde değil, içimde başladığı zaman mikrofonun sesini açacağım!
ıslık çalmıyorum epeydir.

yorulmayan bir gözlerim kaldı! yaralanmayan….
olan bitenleri, yazılıp çizilenleri, okuyup takip ediyorum…
itina ile tamir edilecek ne çok şeyim var farkına varmaya çalışıyorum.
gece uykularımdan sıçrıyormuşum.
annemin kucağına yatıp saçlarımı okşamasını, bana okuyup-üflemesini falan istiyorum.
yaradan adıyla başlayıp okuyor bir şeyler.
esniyor, yutkunuyor “oğlum sana nazar değmiş” deyip duruyor.

galiba hiç büyümeyeceğim!

(III)
gökhan kaza haberini internette duyurunca tanımadığım ama beni tanıyan binlerce insandan dua aldım.
iyi dilek mesajları, geçmiş olsunlar, teselli ve umut biriktirdim!
o kadar çok birikmiş şükrüm var ki…
o kadar çok birikmiş teşekkürüm.

şimdi birinizin adını yazsam ötekinin hatrı kalır.
biliyorum ne kadar şükretsem, teşekkür etsem hep eksik kalacak…
bu kadar değer veren, dua eden, yanımda olan insan var.
hergün yazan, her gün hal hatır soran türkiye ve dünya’nın değişik yerlerinden ulaşan yüzlerce insan var.
ulaşamayıp posta yollayan… endişe büyüten, sabırsızca haber bekleyen…
tanışmadığım halde benim için kaygılanan bunca insanın varlığından haberdar olmak için bile yaşamaya değer!
hepsini sayamam gerçi gönül koyduklarımda var.
hayatımdan umursamayacağım kadar uzaklaştıracaklarım!
ölümün ne kadar yakın ve bizim kontrolümüz dışında plansız gelebilen ve hemen, yanı başımızda duran gerçek olduğunu hep hatırlamamız gerekiyor.
farkında mısınız bilmiyorum ama; gururdan kalelerimizi ölüm darmadağın edecek!

(IV)
siz bu satırları okurken ben dünden daha iyi, yarından daha kötü haldeyim!
bir ömür boyu tebessümle şekillendirdiği kumdan kalelerini bir dalganın çapışına teslim eden çocuk gibiyim.
hayattan korkmuş, ölümün gözlerine yaşarken bakmış, hayret etmiş ve bütün cesaretini yitirerek ürkeklikler biriktirmiş biri…
yine de; kitaplara bulaşmak, ayetlerde ferahlamak, şarkılara ıslıkla eşlik etmek, şiir okumak ve gecenin gözlerine bakmak hala çok güzel.
duvarlara dalmak, ara sıra nedenini düşünmeden delirmek ve belki planlanmamış başka şeyler.
kurgusuz… aniden, sağanak yağmur gibi gelen… belirginleşen…

(V)
bazı şeyleri ya da çoğu şeyleri, sırlarım, kırgınlıklarım, neşem, hayal ve umutlarım saklı kalıp ortalığa dökülmeyecek artık. ağrılarım, aşklarım, yaşanmışlıklarımda…
madredeus ve kimsenin bilmediği daha nice şarkılar sadece benim için söylenecek.
jose feliciano rain şarkısını sadece benim gitarımla çalacak.
Kimsenin bilmediği bir yığın hayat kırıntılarıma daha az insan bulaştıracağım.
değerimizi düşürmeyen, düşürmeyecek gerçek dostlar!

Tam bir yıl geçti. (12.12.2009 19:35)
Ciddi bir trafik kazasından ölmeden çıkabildim diyebilseydim sana söyleyeceklerim vardı.

Rüzgârlı, uğultulu, sisli ve beyaz…

Silkindin varsayalım sonbaharda ne olmuş!

Sen besteden düşmüş bir notaysan, kimse şarkı söyleyemez ki!

kısaca;
ben sadece bir trafik kazası geçirmedim.
acemi kaldığım, şaşırdığım, bilmediğim bir dünyayla da tanıştım!
taştan bir adamım artık.
ya kendimi yontup şekillendireceğim ya da yonta yonta tüketeceğim!

(VI)
gitmeli ve susmalar çoğaltıp durmalıyım.

..ah… ?
….neyse…… !
…..saat……..:)
……..geç………:(
……….oldu………. (!)
…………zihnim………… :
…………..kırlaştı………….. ;
…………….hoşçakal.
.
Nurdal Durmuş’un kalemle yara iyileştime çabalamaları!

bu klibi ölmeden önce mutlaka izleyin!

Nurdal Durmuş Blog
http://www.nurdaldurmus.com/