Bugün Cumartesi [İki]
Bugün Cumartesi
Bugün hiçbir şeyden daha hızlı yaşamamalı.
Hayatla aramızı birkaç adım açmalı.
Mesela bir şarkıya ikinci nakaratında eşlik etmeye başlamalı.
Bir kitabı son cümlesi okuduğunda anlamalı.
Bir film sonu tahmin edilmeden izlenmeli.
Telefon kapatılıp bir meçhule yürünmeli.
Cebe çakıl doldurup deniz taşlanmalı.
“Şuraya yetişmek gibi bir derdim yok!” diyerek zamanın hayata müdahale etmesini önlemeli.
Yavaş zamana inanıp hiçlik çoğaltmalı.
Daha sade, daha rütbesiz, şerlerden daha uzak kendi kıyılarımızda soluklanmalı.
İtina ile tamir edilecek ne çok şey olduğunun farkına varmalı.
Çünkü Hikâyesi olmayan insan mutlu insandır.
Türk insanının genel mutsuzluk durumuysa “çok fazla acı” hikâyesi olmasından kaynaklanmaktadır.
Bugün Cumartesi
Kalkar ve işe gidersiniz. Sokaklar bomboştur.
Yol radyoda çalan şarkıyla akıp giden bir zaman ırmağına dönüşür.
Notalar birer büyücü sözü gibi duru aklınızı, neşenizi alıp zehirli bir kederin koynuna atar.
Gerçekten bazı şarkılardan vazgeçememe nedenleriniz hiçbir zaman sizi terk etmeyebilir.
Çünkü şarkılar, geçmiş zaman ağacından kopartılmış çocukluğumuz gibidir. Ne zaman büyüdüğümüzü hatırlasak saklandıkları gizemli kuytulardan çıkıp kalbimizin başköşesine otururlar.
Sanırım çocuklukla şarkıların bir ilişkisi olmalı.
Biz büyüdükçe notalar da kirleniyor, hızlanıyor, bizi bu girdaba sürükleyen tempoya ayak uydurmaya çalışıyor.
Neyse ki radyoda Orhan Gencebay çalıyor. Islak sokaklar ve bahar güneşi insana çok şey düşündürüyor.
Bütün bu duyguları mahalle görmemiş, toz toprak yutmamış, ağaçtan düşmemiş, sünnetten kaçmamış, körebe, saklambaç oynamamış, tarlada çalışmamış, Anadolu solumamış, çobanlık yapmamış insanların anlaması zor.
Erdem Beyazıt’ın dediği gibi, “Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği ve bilemeyeceği” düşüncelerdir bunlar.
Bugün Cumartesi
Alışveriş merkezleri insan istilasına uğruyor, insanlar her şeyi tüketmek için alır ya da kazanır. Tüketemediklerimiz ise sahip olmadıklarımız, olamadıklarımızdır.
O yüzden sahip olmamak, her zaman sahip olunandan bana göre daha değerlidir.
İnsan mutsuzluğunun yegâne kaynağı ise aslında olması gerektiğinden daha fazla şeye sahip olması ya da kazanmış olmasıdır.
Ben buna kazandıkça kaybetmek diyorum.
Bugün Cumartesi
“Mutluluk herkesin beklentisi / Asıl mutsuzluğa da var mısın?” der Cemal Süreya
İstanbul esasında insanı mutlu eden bir şehir değil. Sadece kendi kaosuna çok alıştırdı. Bu yüzden İstanbul mutsuzluğun ilacı olduğuna inanılan şehirdir. Bir nevi inanma ihtiyacıdır İstanbul.
İçimde saklı duran, saklandığım bu şehirde, yaşamsal davranış biçimlerimden geriye büyümekten değil; içindeki sesi yitirmekten korkan bir ‘ben’ kaldı. Gördüklerimin, yaşadıklarımın sancısını hissedemez oldum.
Yalvarıyorum: “Ölümü unutmadan ellerimden tut! Yoksa düşeceğim!”
Bugün Cumartesi
Cebimden birkaç cümle çıkarsam bu ne olurdu diye iki satır kitap karıştırdım.
Melih Pektemir. “Her neyse… Duvar eskitmek, ayakkabı eskitmek, ömür eskitmek de güzel meslektir. Yaşamak güzel meslektir!” demiş.
Andre Gide, Dar Kapı’sında “Hissettikleri sıkıntıyı yaymak büyük kalplere yakışmaz.” demiş.
İsmet Özel, “Arapça ve Farsçayı dilimizden atarsak ‘hiçbir şey’ diyemeyiz.
Çünkü ‘hiç’ Farsça, ‘şey’ de Arapçadır.” demiş.
Bense “Rüzgârlı, uğultulu, sisli ve beyaz!” diye tanımladım bu günü ve ekledim
Ayna bizi hep hapseder. En çok da bakma cesaretimizi…
Evet, bugün Cumartesi.
Camdan bak ama sokaktan medet umma.
Tutabilirsen içindeki bahar sana doğru koşuyor!
Kurgusuz…
Aniden, sağanak yağmur gibi gelen…
Belirginleşen…
Nurdal Durmuş
Cumartesi günlüklerin ilk bölümünü buradan okuyabilirsiniz.
Nurdal Durmuş Sosyal Medya Hesapları.
Takip Etmek İçin;
Kısaca hayali duygularınzın çok derin olduğunu biliyorum. Teşekkür ederim.
Yaninda gonlunu yaslayabilecegin bir gonul varsa hayat var. O zaman aciyor kiraz cicekleri. Zirvelerdeki serin havayi o zaman cekiyorsun icine mutlulukla. O zaman konuyor eline yuregine kelebekler. Varligini bilmek bile mutlu ediyorsa bir kalbi… Trafikte sarkilar o zaman guzel, Kitaplar anlamli, labirentin gizemi heyecan verici.. Kalbin ve kalemin kurumasin dost..
Dünkü radyo canlı yayından kopyalayıp video yapmışlar yazıyı. Buyurun. http://www.youtube.com/watch?v=b6nvU_b93gA
Hafızama aldığım ne çok ifade var bu yazıda ‘Tutabilirsen içindeki bahar sana doğru koşuyor!’Haklısın ‘Anadolu solumamış, çobanlık yapmamış insanların anlaması zor.’Herşeye rağmen ‘Yaşamak güzel meslektir!’ve ‘Senin yaratılman ne kadar güzel.’
İstanbul insanı esasında insanı mutlu eden bir şehir değil. Sadece kendi kaosuna çok alıştırdı. Bu yüzden İstanbul mutsuzluğun ilacı olduğuna inanılan şehirdir. Bir nevi inanma ihtiyacıdır İstanbul.
yüreğinize sağlık…nurdal bey..
bugun cumartesı sabah namazı ardından dalınan uykuda gorulen: bır kırac sarkısı ardından mıkrofonda nurdal durmustan bıldık guzel degısık cumleler:)) ılgınctı vesselam:))
İnsan kısmı Misafirhane, Her sabah yeni birisi gelir… Bir sevinç, bir bunalım,bir zalimlik…Aniden, Farkına varmak bir şey,in…Hepsi beklenmedik misafir……Hepsini karşılayıp eyle! Evini vahşetle süpürüp, Bütün mobilyalarını boşaltan…Bir kederler kalabalığı gelse bile. Her geleni alnının akıyla misafir et…Olurki yeni bir zevk getirmek içini. Boşalttılar evini. Karanlık düşünce,utanç ve garez, Hepsini gülerek karşıla kapıda Ve Buyur et içeri…. Minnettar ol,her gelene kim gelirse gelsin. Çünkü bunların herbirisi Öte tarafdan bir Klavuz olarak gönderildi…. (Mesneviden) hepinize saygılarımla. :)))
İnsan kısmı Misafirhane, Her sabah yeni birisi gelir… Bir sevinç, bir bunalım,bir zalimlik…Aniden, Farkına varmak bir şey,in…Hepsi beklenmedik misafir……Hepsini karşılayıp eyle! Evini vahşetle süpürüp, Bütün mobilyalarını boşaltan…Bir kederler kalabalığı gelse bile. Her geleni alnının akıyla misafir et…Olurki yeni bir zevk getirmek içini. Boşalttılar evini. Karanlık düşünce,utanç ve garez, Hepsini gülerek karşıla kapıda Ve Buyur et içeri…. Minnettar ol,her gelene kim gelirse gelsin. Çünkü bunların herbirisi Öte tarafdan bir Klavuz olarak gönderildi…. (Mesneviden) hepinize saygılarımla. :)))
bu da benden size gelsin sevgili gökhan ve nurdal. dün çok dertlendiniz çalışmaktan. Düşünürlük yapamamaktan falan falan. aklıma geldi. Bakın bir sizin derdiniz değilmiş. 🙂
hepimizin hayatından eminim ,bir solukta okunacak çok ilginç roman ve hikayeler çıkar…
”Hikayesi olmayan insan mutlu insandır” sözüne katılmıyorummm 🙂
Yaşayan her insanın bir hikayesi vardır diye düşünüyorum.. Eğer bir hikaye yoksa bir yaşam da yoktur.. Fikrimce.. :)Belki de ben yanlış anladım seni.. :))
bu neyın kafası arkadaslar.söyleyınde bende kullanıyım.su nurdalbeyın takıpcılerının ve kendısının uzay dılınde konustugunu dusunuyorum.
cumartesilere mutlak bir kaç çift lafımız vardır; bu virt, eski eski bazı şarkılar kadar eski gecelerden kalma.
belki hapsolmuş duyguları gün ışına çıkarmamaktır, aynaya bakarken gözlerimizi kaçırmak.
kim bilir bu duyguları hapsetmek için ne çok şeyden geçmişizdir
i like
İçimde saklı duran, saklandığım bu şehirde, yaşamsal davranış biçimlerimden geriye büyümekten değil; içindeki sesi yitirmekten korkan bir ‘ben’ kaldı. Gördüklerimin, yaşadıklarımın sancısını hissedemez oldum.
Yalvarıyorum: “Ölümü unutmadan ellerimden tut! Yoksa düşeceğim!”
:(((((
süpersin sen süperrrrr..
Bugün cumartesi!….
Ve birgün daha yaklaştım ölüme içimdeki hüzünle..