23 Ekim 2009

başlarken…

ile Nurdal Durmuş

başarken

cümleleri yerlere düşürmeden, kirletmeden…

Yeniden Merhaba;

harfleri makyaj odasına sokup süsleyecek kadar becerikli değilim. ya da becerikli olsam bile şu anki ruh halimin çirkinleştireceği cümleler kendilerini hemen ele vereceklerdir. acemi yazarlar gibi uzun ve anlaşılmaz cümleler yerine sadece “bismillah” diyerek başlamak istiyorum. her şeye ve hiçbir şeye canımızı sıkmadan, birlikte gülümseyerek ve sevinerek ya da hüzünlenerek yeni baharların kapısını aralamak dileğimle…

Herkesin hayatı başka renktir. Ve herkesin duyguları başka durur hayat ağacında.
Kimi kuru bir yaprağa, kimi kurak bir mevsime, kimi bahara, kimi bahçeye, kimi ateşe benzer.
Sair Zamanlar programında ve kaleme aldığımız cümlelerde dudaklarımızdan ve kalemimizden kapınızı yokladığımız zaman aralıklarına boş bir hayat kırıntısı dökülmesin diye kaygılanıyoruz.

renklerinizi soldurmadan dillendirmek, onları satırlarda renklendirmek, siyah mikrofonlardan ve beyaz sayfalardan hayatımızın kalbine lekesiz cümleler savurmak için emek harcıyoruz. Kelimelerimizin huzurunu kaçırıp cümleler kurgulatmaya yanaşmayan harflerin bizi geceler boyu uykusuz ve aç bırakacak kadar cimri olabilmeleri gerçeği ürkütücü olsada “kaybetmeyi umursamayarak kazanmayı beceriyoruz”.

Ve hep birlikte, bize meydan okuyan bütün karanlıklara
“hayır ve hoşçakal” diye haykırıyoruz.

Hoşçakal hüzün.
Bıkmışlık, anlamsızlık, inançsızlık, vurdumduymazlık, umursamazlık.
Hoşçakal kaybetmek, karanlık, girdap, boşluk, işe yaramazlık.

Hoşçakal unutulmak, unutmak, vefasızlık, uzaklık.
Hoşçakal gitmeler, kendinden kaçmalar, kalbine yabancılaşmalar.
Merhaba Sen+Ben=Biz ve Hayat.