Adı Eski Bilindik Yıl!
Geçen sadece zamanmış meğer geçmeyen her şey!
Her yeni yıl yeni sözler söylemek, yeni mutluluklar yaşamak, kurulan hayallere kavuşmak için müthiş bir umut biriktirme coşkusuyla dolarız. Geçen yıl içinde yaşadığımız güzel şeyleri değil, başımıza gelen ne kadar kötü gün varsa hatırlar, ‘iyi ki’ geçip gitti diye eski günlerimize ihanet ederiz. Oysa her geçen yıl uzun kısa nerede biteceği belli olmayan ömrün kaçıncı sayfasını koparmıştır kim bilir? Her geçen yıl kim bilir hangi deli dolu sırlarımızı içine saklayarak uğurladığımız, bir daha açmamak üzere kilit vurduğumuz, bir yığın hayal kırıklığımızın da adıdır.
İnsanoğlu hep umuda muhtaçtır. Güzel yaşamaya, mutlu olmaya, huzur bulmaya… Bu yüzdendir ki ucunda “yeni/nev” geçen bir kelime duydu mu hemen romantik rüyalarda başrol oynamaya başlar. Eduardo Galeano, Aynalar kitabında bu durumu “Yaşam, isimsiz ve anısızken yapayalnızdır.” diyerek özetler. Şimdilerde isimsizlik, anısızlık yalnızlığın dışa vurumu gibi bizi günlerin gölgesinden kurtarıp yeni yılı beklentilerimize en yakın olduğumuz süslü bir rüya olarak önümüze sermektedir. Bu yüzden yeni yıllar dünya hengâmesine dalıp hep yenilen, yine yenilen; hep kırılan, yine kırılan insanoğluna sunulan taze bir müjde, yeni bir bahar gibidir. İnsanoğlunun yeni olan her şeye eski hayal kırıklıkları yüzünden daha fazla umut bağlaması ve heyecanla başlamak istemesi de bu yüzdendir.
Her yeni yıl üzerine tek cümle yazılmamış, karalanmamış, silinmemiş, lekelenmemiş bembeyaz bir hayat sayfasıdır. Bu beyaz sayfaya hangi hayal ve hayat kırıklıklarını, günah ve sevapları, başarı ve başarısızlıkları düşüş ve kalkışları yazacağımızı elbette bilemeyiz. Yine de “her şey çok güzel olacak” umuduyla bismillah deyip ilk sözcükleri, ilk hesapları kaydedecek bu yeni sayfamızı binlerce kez söz verip yapamadığımız; “yeni yılın ilk gününden itibaren” diye ertelediğimiz her şeye yeniden başlama heyecanımızı diri tutacak fırsat olarak görmeliyiz. Ama umut ne kadar büyükse hayal kırıklığı da o derece büyük olacağından temkinli olmakta fayda var. Zira yeni yılda güneş; yaşam standartlarımızdan inancımıza, kariyerimizden sosyal hayatımıza, birçok “değişme” planının üstüne değil de ömrümüzün son sayfası, son satırı, son cümlesi üzerine de batabilir. Sonuçta bütün bu abartılı coşkuya, sabahlara kadar süren şaşaalı kutlamalara, televizyonların renkli hülyalar dağıtmasına rağmen yatağımızdan yeni bir yıla uyanınca değişen tek şeyin, sadece miladi takvimin bir günü olduğu gerçeğiyle yüzleşeceğimizi unutmamak gerek.
Yeni yıl umduklarınızdan daha çok bulduklarımızın olduğu bir yıl olduğu kadar yeni sorunların, sıkıntıların, hayal kırıklıklarının, terk edişlerin, kaybedişlerin, ölümlerin, ayrılıkların olacağı bir yıl da olacaktır. Biliyoruz ki, hayat hep düzlük, hep bahar, hep güzel değil. Hayat aynı zamanda yamaçları, dağları, kışları olan bir ömrün de adıdır. Yeni yıla büyük beklentilerle girip eli boş dönenler nedeniyledir ki siz siz olun yeni yılı “adının eski bilindik yıl olması gereken yıl” olarak algılamaktan vazgeçmeyin.
Beni soracak olursanız bu yazıyı eski yıla veda ederken yeni yıldan beklentileri çok olan, bir yığın başlangıç sözleri veren yazar olarak kaleme alıyorum. Mevlana’nın “Her gün bir yerden göçmek ne iyi / Her gün bir yere konmak ne güzel / Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş!/ Dünle beraber gitti cancağızım, / Ne kadar söz varsa düne ait / Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” dizelerini okuyorum. 2010’dan artakalan bir yığın hayal ve hayat kırıklıkları, üzüntü, kavga, huzur, mutluluk, suçluluk, günah, zorluk, bolluk, yokluk, savaş, işgal ve yaşama dair utançlar sayabilirim. Ama İlhan Berk “Her şey durmadan büyüyüp gelişiyordu/Anladık Dünyadaydık” diyor.
Evet dünyadayız… Cemal Süreya’nın tanımıyla “Biz kırıldık daha da kırılırız! Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza” Geçmişe sünger çekemeyiz belki ama yeni yılın ilk gününden başlayarak yere düşmemiş, kirlenmemiş taze ömür sayfalarımıza leke bulaştırmadan yenibaharlar yaşayabiliriz.
Bilmiyorum ne gösterir zaman. Umarım ömrümüzün sayfaları güneşli, ılık ve aydınlık olur.
Nurdal Durmuş
Nurdal Durmuş Sosyal Medya Hesapları.
Takip Etmek İçin;




“Bilmiyorum ne gösterir zaman. Umarım ömrümüzün sayfaları güneşli, ılık ve aydınlık olur.” N.D.
Her insan birgün hayallerinin gerçekleşeceğini umut etmek ister.Umut etmeden yaşanmaz fakat bu konuda bütün sorumluluğu yeni yıla yüklemekte ne kadar doğrudur?İşin sırrı bizim tercihlerimizde ve seçtiklerimizde,attığımız adımlarda değil midir?
bir UMUT tur yaşamak… :)YOLCU
Yine birumut işte.. İyi olacak umudu.
Şimdi umut mu umtsuzluk mu anlamadım bu yazıdan. Umarım günleriniz güzel geçer.
Yeni yıl,aslına dogru baktığımızda hergün yenilenen bir günün adıdır. Yeni yılda sdece yılın sayısı değişmekle beraber, günlere alıştığımız şekilde devamlı doğuyor. Bize düşen ise her yeni günde yeni bir fırstmış gibi değerlendirmektir,Yoks yeni yılda eskisi gibi rutin bir yıl olur
28 Aralık 2010 17:17
31 aralık saat 12’yi vurduğunda sanki bişeyler değişecek sanırız.Oysa değişen tek şey yaşımız…ertesi güne aynı sıkıntılarla başlarız.umut ettiklerimizi elde edersek bence yılın günün saatin hiç önemi yok.hayallerinin yıkılmadığı umutlarının kırılmadığı nice yıllara.onlar olmadan yaşamakta zor yazmakta..
28 Aralık 2010 14:59
Umurım umut yolculuğumuz, umuda yolculuğumuz hiç son bulmaz “adının eski bilindik yıl olması gereken yıl” da.. Duyumsayan yüreğine, yazan kalemine, gören gözlerine, sessizlikte bile ses olabilen diline sağlık..Ve yeni yılın önceki hayellerinin gerçekleştiği, yeni hayallere kucak açtığın bir yıl olsun inşallah..
28 Aralık 2010 13:55
Umarım yeni başlangıçlarınızın amel defterini leke bulaştırmadan yaşarsınız. Taze baharlarınız çok olsun sevgili abim.
28 Aralık 2010 13:35