+18 Haberlerin -18 Yaşanmışlıkları!
Öyle yorgunum ki…
Üçbeş satır okumaya, denize koşmaya, Kızkulesi’ni seyretmeye, ceplerime çakıl doldurup deniz taşlamaya, uyuyup güzel rüyalar görmeye bile takatim yok.
Yapmak istediğim hiçbir şey kalmamış, ruhlaşmış, taşlaşmışım gibi robot hissizliği!
Hangi günün gölgesi üstüme vurdu bilmiyorum.
Güneş bana niye küstü, gece beni niye seçti bilmiyorum.
Bildiğim bir şey varsa çok sıkıldığım, darmadağın olduğum bir bütünken zerrelere ayrıldığım…
Bunu bana nasıl yaptınız?
Bunu bize nasıl yaptınız?
O üç çocuğun gözlerine baktıkça başımı öne eğip kaskatı kesiliyorum.
Günlerdir uykularıma girip dünyaya dair güzel rüyalarımı kâbusa çeviren katillerin varlığı beni dehşete düşürüyor.
“Bayramınız mübayek olsun bey amca, hanım abla!” diyerek kapı çalan Ahmet, Dilruba ve Türkan’a elimi uzatıyorum, tutamıyorum; sarılıyorum, bir yıldız gibi kollarımın arasından kayıp gidiyorlar.
‘Durun girmeyin oraya, çalmayın o karanlık kapıyı!’ diye haykırıyorum, sesimi duyuramıyorum.
Sonra kanlı bıçaklar görüyorum. Kan emiciler, vampirler, yılanlar…
Hepsi birden üstüme saldırıyorlar. Savaşamıyorum; defalarca yara alıyorum kalbimden, insanlığımın tam orta yerine batırıyorlar zehirli iğnelerini. Acılar içinde kıvranıp terler içinde sıçrıyorum uykumdan.
“Uyanmasam!” diyorum.
Keşke uyanmasam böyle bir dünyaya!
Böyle bir dünyada yaşamak kâbus değil mi zaten!
Sonra yine aynı kahreden duyguyla baş başa kalıyorum: Rachel öldüğünde, Pippa öldüğünde, Güldünya ve binlercesi öldüğünde, İzmir’de 18 aylık bebeğin kirletildiği haberini aldığımda yaşadığım o lanet duyguyla…
Çocuklarından önce ölmek isteyen annelerimizin gözyaşlarında boğulduğumda yaşadığım duyguyla…
Yaşamamın ürkünç bir fırtına gibi mevsimlerime saldırdığı duyguyla…
Sonra ağız dolusu küfürler, odalara koşmalar, çocukları öpmeler, sarılıp ağlamalar, korkmalar, kahretmeler, umut öldürmeceler…
Kendimi durduramadan gün boyu ağlamak ve bu vahşeti yapana ağız dolusu küfür etmenin bile öfkemi dindirmemesi…
Sonra cehennemin şu anda boş olduğunu bütün kötülerin dünyada aramızda dolaştığını düşünmenin ürpertisi.
Canları ne kadar yanmıştır, çok acı çekmişler midir, ne kadar korkmuşlardır?
Kimse gelmediği için kurtarmaya ölüm mü gelmiştir?
Acının başka rengi var mıdır!
Hani bahar gelmişti!
Hani bahar iyiydi!
Hani bizde iyi olacaktık!
…
Ahmet, Dilruba ve Türkan’ın birbirlerine sarılıp gülümsedikleri o resmi gazetenin o pis satırları arasından ayırıp çocukluğumun yanı başına astım.
Artık üç kardeşimiz daha var!
Her gün Ahmet, Dilruba ve Türkan’ın yüzlerine bakıp sevdiğimizi söyleyeceğiz!
Yalnız olmadıklarını korkmamaları gerektiğini söyleyeceğiz!
Allah’ın onları hepimizden çok sevdiğini söyleyeceğiz!
Onlara sıkıca sarılıp kötü olanların şerrinden Allah’a sığınacağız!
Onlara o kadar içten sarılıp öpüp koklayacağız ki bütün yaraları iyi olacak!
Kimsenin kirli elleri kokuşmuş sapıklıkları onlara dokunamayacak!
Artık üç kardeşimiz ve bir tesellimiz daha var!
Manşetlerin +18 haberlerini -18 yaşayan bütün iyiler gibi onlar da cennetteler…
nurdal durmuş
mail: nurdaldurmus@gmail.com
tweet :@nurdaldurmus
Daha kaç bahar gerek o kirli vicanları temizlemek için ? kaç tas baharı dökmeli 3 cennetin kanının bulaştığı ellerine? Eyvallah Nurdal abi.. dediğin gibi 3 kardeşimiz daha var ama cennette..
o anneye ve nice annelere bu zulmü yapan aşağılıklara bir anne olarak çok daha ötesini söylemek istiyorum…
kabustan yeni kalkanlar için 3 çocuğun gülüşü denkliğimizi sağlayabilir. artık uyku sırasında uyanık olmadığımız bilincindeyiz. sıkışıp kaldık. kelimeler toplayalım ne de olsa güller solacak. belki diyeceğimiz birkaç söz kalmıştır. belki de paragraflar birikmiştir evvelinde.
Abi bu yazın tercümanım oldu eyvAllah…Vicdanı vicdansızlık olmuş,merhamet kelimesini lügatına yerleştirememiş,insanlık tarlasına daha adımı bile atamamış bu yaratığı Allah’ın Kahhar sıfatına havale ediyoruz..Şüphesiz ki Allah herşeyi hakkıyla bilendir…
canları ne kadar yanmıştır,çok acı çekmişler midir,ne kadar korkmuşlardır?kimse gelmediği için….:'( :'( Allah’ım….düşündükçe kahroluyorum:'(
Allahım aklıma mukayyet ol, Allahım aklıma mukayyet ol, Allahım aklımıza mukayyet ol 🙁
Kaç gündür damarlarımda kan dolaşıyor mu? Bilmiyorum. Gözyaşlarım boğazımda düğümlenirken izlediğim haberlerin ardından bu yazı! Allah’ım böyle bir dünyada yaşamak!! Kahrediyor insanı. Aramızda dolaşan yaratıklar nasıl yok olurlar? Nurdal, kaleme aldığın bu satırlar keşke o canilerin beyinlerini öyle bir doldursa ki her cümlen bir kurşun olsa ve paramparça etse o yaratıkları. Yüreğine sağlık. Hem çok konuşmak hem çok susmak istiyorum. Çaresizlik!!
Nurdal kardaşum yazını okudum, maalesef insanın içi parçalanıyor,ne diyelim bu insanlık nereye gidiyor, insan olan insan böyle bir vahşet yaparmı…
Allahın lanetini bile hak edemeyecek bu sapıkların ateşi bol olsun inşallah,sitemim aslında bu sapıklara değil,bu sapıklara,bu sapıklılıkları yaptırmak için fırsat veren sistemlere,lanet olsun hepsine,ahirette hepsinden şikyetçi olacam ınşallah…
Nasıl yaşıyorsun nasıl hissediyorsun böyle yazıyorsun. İçime kadar battı cümleler:(
cehennemin şu anda boş olduğunu bütün kötülerin dünyada aramızda dolaştığını düşünmenin ürpertisi. inş dünyada aldıkları her nefes o pisliklere cehennem olur.cehenneme gitmedende
Hani bahar gelmişti! Hani bahar iyiydi! Hani bizde iyi olacaktık! bahar gelecek nurdal Abi’m gelecek:(
düşüncelerime tercüman oldun. sağolasın nurdal kardeş
ya abii:'( ben ki senin düşüncelerini paylaştığın defterciği en ama en çok merak edenlerdenim… Önünde iki seçenek var deseler; birincisi çocukluk hayalin akrobasi uçağına binip paraşütle atlamak ikincisi ise en çok deger verdiğin sevgili nurdal abinin kalemini dokundurduğu o güzelim defterciği eline alıp istediğin kadar okumak..ancak bu iki seçenekten birini tercih etmen gerekir deseler..herhalde hiç düşünmeden abimin defterciğine uzanırdı elim… abi biraz önce okumakta hayli zorlandığım bir yazıydı senin ki.. Günlerdir kahrolup aglamaktan başka hiç bir şey yapamadığım o olay… tv den etkilenip aglamak ama senin yazını okuyunca hıçkıra hıçkıra aglamak… ya bilmiyorum nasıl içe en derine seslenebiliyorsun,nasıl etkileyebiliyorsun bu kadar… Tercihim ajandanı doyasıya okumak olsa bile bu yazıyı okuduktan sonra,açıp bakmaya bile cesaret edemem inan…….
Dilime yansıyan hiç bir kelime yüreğimin sesi olamaz. Bir kez daha sözün bitip, yüreğimin ağladığı yerdeyim….
YA AHİRET OLMASAYDI! Ben bir anneyim..20 aylık bebeğimi kucağımda cennete uğurlarkan, ‘‘ASIL SABIR, MUSİBET ZAMANINDA GÖSTERİLEN SABIRDIR’’ kutsi beyanınca gözyaşlarımı yüreğime akıtarak, gizlice RABBİMDEN sabr-ı cemil dileyen bir anne.. Yaşadığım o anın acısını ancak benim gibi evladının cansız bedenini kucaklayanlar anlayabilir.. Müjdesini aldığım andan sonraki ilk kıpırdanışları, doğum odasında kucağıma aldığımdaki ilk yüzleşmemiz, ilk temasımız…Her şey dün gibi…Adı Büşra; müjde yani..Hayırlı haber..Adı gibi geldi ve gitti. Gidişinin ardından 7 koca yıl geçmiş olmasına rağmen bir an olsun benden ayrılmadı.Hala gülüşüne, dokunuşlarına, badi badi yürüyüşlerine aşinayım ve bir o kadarda özlüyorum.. Ama bazen onun gidişine seviniyorum. Şu mezellet dünyanın çirkefini, pisliklerini görmeden, kire bulaşmadan sonsuzluk alemine, RABBİNE, RABBİNİN CENNETİNE gittiği için seviniyorum. Her akşam izlediğim haber bültenlerinde yüreğimi kapkara eden haberlere muhatap olmadan gittiği için seviniyorum…YA AHİRET OLMASAYDI! Kayseri’li üç yavrunun ilk kayboluş haberini aldığımda onların annesinin yerine koydum kendimi. Yaşadıkları acıları, umut ve umutsuzlukları tahmin etmek zor değildi. Ama şu vardı ki, onlar benim kadar nasipli değillerdi. Çok gözyaşı akıttım, çok yakardım sağ salim bulunmaları için.. 1,5 sene sonra bulundu yavrular, hepimizin malumu olduğu üzre.. Bu saatten sonra ne söylenebilir ki? Sadece yutkunuyorum ve diyorum ki; ALLAH’IN RAHMETİ O MASUMLARIN ACI ÇEKMESİNE MÜSAADE ETMEMİŞTİR (inşaallah). Peki ya biz nasıl bir dünyada yaşıyoruz ki, bir anne yavrusunun kucağında ölümüne bir değil bin kez daha şükreder yüreği kanayarak…
Artık üç kardeşimiz daha var! öğredik eyvallah…
(El-)Hakem, santrayı gösterdi ve maç bitti!
Dünya: 0 – Cennet: 3
Dünya, yine kaybetti…
evet…”artık üç kardeşimiz daha var!” onlar cennetteler!bu ne tarifi imkansız bir teselli…
Allahın selameti üzerine olsun canım kardeşim yüreklerimiz hep kanayacak bu gidişle elimiz kolumuz bağlı olduğu sürece ve ölüm meleği bizi almaya gelinceyedek hep kanaycğız malesef
ne söylense teselli olmuyor. insan öldürmekten yana değilim ama bu caniler içimdeki öldürme hissini gün yüzüne çıkarıyor. demokrasi, avrupa uyum yasaları umrumda bile değil. bu pisliklerin yaşama hakkı olmamalı. pis nefesleri ile dünyayı kirletmelerine bile tahammülüm kalmadı artık.
Nurdal Durmuş evet sahiden doğru sen 100 yıl sonra klasikler arasına gireceksin. Katibim mı yapsak ne:)
30 Mart 2011 20:11
Nurdal,öyle bir can alıcı yaraya parmak basmışsın ki…Ana baba olarak rüzgardan esirgediğin evladını koruyamamak,sahip çıkamamak duygusunuyla kendini suçlamak.off ya yazarken bile elim titriyor.çocuklara, kadınlarımıza, kızlarımıza tecavüz ederek öldüren sapıkların hiçbir şekilde affı olmamalı en ağır cezayla cezalandırılarak idam edilmeleri gerekmektedir. Kent meydanında asılarak diğer sapık ve katil ruhlu insanlara ibret olarak gösterilmelidir. Yoksa daha kaç ailenin canı yanacak ocağı sönecek.Artık yeter yaaaaa
30 Mart 2011 21:03